30 Haziran 2012 Cumartesi

Temel Işık


1. FOTOĞRAFTA IŞIK


1.1. Işık
Görme ışıkla başlar. Işık görsel nesnelerin bize yansımasını, dolayısıyla görmemizi sağlar. Fotoğrafı etkileyen en önemli öğe de ışıktır. Işık enerjisi olmadan fotoğrafik görüntünün oluşması mümkün değildir. Aslında herhangi bir görüntünün oluşabilmesi için bir enerji türünün madde ile etkileşip oluşan bilgilerin bir yerlerde depolanması gerekir.


                                               Fotoğraf 1.1: Doğal ışıkta çiçek görüntüsü


1.1.1. Işık Oluşumu
Işık, düz dalgalar halinde yayılan elektromanyetik dalgalara verilen addır. 380-780 nanometre (nm) dalga boyları arası dalga boyu gözle görülebilir; ancak bilimsel terminolojide gözle görünmeyen dalga boylarına da ışık denebilir. Işığın özellikleri, radyo dalgalarından gamma ışınlarına kadar gidebilen, elektromanyetik dalganın boyuna göre değişir.
Işığın ve tüm diğer elektromanyetik dalgaların temel olarak üç özelliği vardır:
> Frekans: Dalga boyu ile ters orantılıdır, insan gözü bu özelliği renk olarak algılar
> Şiddet: Genlik olarak da geçer, insan gözü tarafından parlaklık olarak algılanır.
> Polarite: Titreşim açısıdır, normal şartlarda insan gözü tarafından algılanmaz.
Bir cisim, belli bir derece ısıtıldığında, ya da gazlar bir enerji yardımı ile uyarıldığında, ısıtılmaya bağlı olarak çeşitli uzunlukta ışın saçar. Güneş de bu tür enerji kaynaklarından biridir ve dalgalar halinde ışın yayar.


1.1.2. Renkler
Renkleri belirleyen bu dalga boylarıdır. Beyaz ışık tüm renkleri içeren bir ışık dalgasıdır. Bu durum, ışık bir prizmadan geçirildiğinde gözle de görülebilir; ışık dalga boylarının kırılması ile oluştuğu renk birimlerine ayrılır. Buna ışık tayfı (spektrumj denir.


                                                Işık tayfı (spektrumda renklerin görünümü)


Işınların bazıları gözle görülebilirken, bazılarını gözle algılamak mümkün değildir. CIE (Commission Internationale de l’Eclairage) 380 nm ile 780 nm arasındaki dalga boylarını “görülebilir” olarak belirlemiştir. Bu görülen ışığın 380 nm’den (mavi) 700 nm’ye (kırmızı) değişen kombinasyonlarıdır.


1.1.3. Görünür Işık
Bizim algımız ve görünür ışık fotoğrafçılığı sadece mor ile kırmızı arasında kalan elektromanyetik dalga boylarını kullanmaktadır. Bu spektrum dışında kalan bizim kimyasal ve dijital yardımcı araçlar kullanmadan göremediğimiz bir evren vardır. Ültraviyole ve kızılötesi aygıtlar ile elde edilen manzara fotoğraflarında her şey inanılmaz farklı görünür. Elektromanyetik dalgaların daha uzak köşelerinde bulunan dalgalar bugün radarlarda, radyo teleskoplarda, X-ray kristalografide, nükleer tıp ve Radyolojide kendi algımızın dışında kalan bölgeyi görmekte yardımcı oluyor bize. Ultrasonografi ve sonar bizi yarasaların evrenine götürüyor. Tunneling Elektron mikroskobu bize hiç bir canlının göremediği atomlar hakkında bilgi veriyor. 


1.1.4. Algılama
İnsan tarafından renklerin algılanması, ışığa, ışığın cisimler tarafından yansıtılışına ve öznenin göz yardımıyla beyne iletilmesi sayesinde gerçekleşir.
Göz tarafından algılanan ışık, retinada sinirsel sinyallere dönüştürülüp, buradan optik sinir aracılığıyla beyine iletilir. Göz, üç temel birleştirici renk olan kırmızı, yeşil ve maviye tepki verir ve beyin, diğer renkleri bu üç rengin farklı kombinasyonları olarak algılar. Renklerin algılanışı dış koşullara bağlı olarak değişir. Aynı renk güneş ışığında ve mum ışığında farklı algılanacaktır. Fakat insanın görme duyusu ışığın kaynağına uyum sağlayarak, bizim her iki koşuldakinin de aynı renk olduğunu algılamamızı sağlar.


                                                    Fotoğraf 1.2. Gün batımı fotoğrafları


1.2. Fotoğrafta Işık
Işık, tüm görsel sanatların temelidir ve fotoğraf da ışıktır. Fotoğraf yapmanın ilk adımı olan ışık, fotoğraftaki görselliğin nedenidir. Nasıl resim boya ile çiziliyorsa fotoğraf da ışıkla çizilir. Bir çekimde fotoğraf makinesinin ayarları ışığa göre yapılır. Çünkü fotoğrafın kaynağı ışıktır (Photo Yunanca ışık anlamına gelir). Bir ölçüde fotoğrafın başarısı ışığa bağlıdır; yani ışıklandırmayı doğru yapmak gerekir. Işığın en önemli işlevi fotoğrafın çekilmesini sağlamaktır. Işık fotoğrafın temel taşıdır. Bu nedenle ışığı iyi bilmek ve buna göre de iyi değerlendirmek gerekir. Çekim sonrası karanlık odada yapılan işlemler de ışıklamaya dayanır. Yani fotoğraf ışıkla başlar, ışıkla biter.
Işık, doğadaki elektromanyetik dalga biçimlerinden biridir. Radyo, radar dalgaları, kızılötesi ışınları gibi... Doğada bulunan bir nesnenin görülmesi için o nesnenin ışık yayması ya da yansıtması gerekir. Genellikle bir cisme çarpan ışık az ya da çok yansır. Işığı yansıtma derecesine göre cisimler saydam ( cam, su, hava ) yarı saydam ( buzlu cam, ince yağlı kağıt ) saydamsız (taş, tahta, demir ) diye sınıflanır. Ama yine de bu, cismin özelliği, kalınlığı vs. ile de yakından ilgilidir. 
Işığın yapısı ulaştığı yüzeyin yapısıyla çakıştığında farklı etkiler yaratır. Işığın yansıma özelliğinin yanında kırılma özelliği de vardır. Farklı yoğunluktaki ortamlarda, bir ortamdan diğerine geçen ışık kırılır.
Önemli olan uygun ışığı seçebilmektir. Tıpkı uygun bir kompozisyonu seçmek gibi... Işık; dolaylı, doğrudan, cephe ışığı (gölgeleri yok ederek yüzeysel bir etki oluşturur ve aydınlanan cisim düzlemsel görülür), tepeden gelen ışık (kütlenin ağırlığını ve yer çekimini vurgular), ters ışık (kütlenin biçimini ortaya koyar), yan ışık ( ışık-gölge yardımıyla dokuyu ortaya çıkartarak derinlik hissi verir), olarak ele alınabilir. Ayrıca geliş açılarına ya da doğal nedenlere ( kar, yağmur, deniz kenarı, yüksek yerler ) göre ışığın durumu da değişir. Işık, salt fotoğrafın oluşumunda rol oynamaz aynı zamanda sanatsal bağlamda da belirleyici olur. Kullanılan ışık tarzı fotoğrafın estetik değerinde etkili olur.


                                                  Fotoğraf 1.3: Gece çekilmiş bir görüntü


Fotoğraf çekimine başlamadan önce; çekim yapılacak ortamın ışığı, çekim zamanı, mekânın özellikleri, ışık kaynakları ve konuyu aydınlatan ışığın özellikleri önceden bilinmelidir. Bu ışığa uygun araç gereçler ve ekipmanlar seçilmelidir. Güzel ve amacına uygun fotoğraf çekmenin temel kuralı fotoğrafı çekilecek konunun ışığının doğru tanımlanması ve fotoğraf çekiminin ışık koşullarına göre yapılmasıdır.
> Fotoğraf çekimi yapılacak ortamın ışığı önceden araştırılmalıdır.
> Fotoğraf çekilecek zaman doğru planlanmalıdır. Fotoğraf çekimi, gece mi, gündüz mü; yoksa daha farklı bir zamanda mı yapılacak?
> Fotoğraf çekilecek mekânın özellikleri incelenmelidir. Mekân kapalı mı; yoksa açık bir alan mı?
> Fotoğraf çekilecek ortamın ışık kaynağı doğal ışık mı; yoksa yapay ışık mı olduğu belirlenmelidir. 
> Fotoğafı çekilecek konunun üzerine düşen ışığın özelliklerini tanımlanmalıdır. Konunun ışığının fotoğraf çekimi için yeterli olup olmadığı belirlenmelidir. Işık yeterli değil ise ışığın en uygun olduğu koşullar için planlama yapılmalıdır.
> Işık istenen özelliklere uygun ise fotoğraf çekimi için gerekli olacak araç gereçler belirlenir ve ışığa en uygun film seçilir.
> Fotoğraf çekimi için ışık açısından en uygun yer ve açı tespit edilmelidir.
Doğru fotoğraf çekimi yapabilmek için öncelikle ışık kaynaklarını, ışığın özelliklerini ve farklı ışıkların fotoğraf üzerindeki etkilerini kavramak ve ortamdaki ışığı doğru olarak tanımlamak gerekir.


1.3. Işığın Özellikleri ve Işık Kaynakları
Işığı bir kaynaktan her yöne doğru dalgalanarak yayılan parçacıklar olarak düşünebiliriz. Bu parçacıklar çekim süresince sizlere filmler kısmında anlattığım ışığa duyarlı bileşiklere; yani film düzlemine çarparak fotoğrafı oluşturur. Cisimler ana ışık kaynağı güneşten veya suni ışık kaynaklarından aldıkları ışık parçacıklarını helozonik dalgalı bir şekilde saniyede 300000 km'lik bir hızla yansıtır. Bütün ışık türlerinin hızı aynıdır; ama dalga boyları farklıdır. Dalga boyu ışığın niteliğini belirler. Dalga boyu kısa olan güçlü, uzun olan güçsüz ışıktır. Görebildiğimiz en uzun dalga boyu kırmızı, en kısası mavi ışıktır. Kırmızının gücü renklerde olduğu gibi burada da teknik olarak karşımıza çıktı.
> Işığın dört özelliği, üç hali ve iki türünden bahsedilebilir.
Özellikleri:
Parlaklığı
Yönü
Rengi
Kontrastı
> Halleri:
Doğrudan Işık
Yansımış Işık
Süzülmüş Işık (difüz)
> Türleri:
Doğal Işık
Yapay Işık


1.3.1. Işığın Özellikleri
> Işık Şiddeti
Işık kaynağından yayılan ışığın gücüdür. 
                                     Fotoğraf 1.4. Farklı ışıkta çekilmiş Kız Kulesi görüntüleri


> Kontrast
Fotoğrafta en karanlık ve en aydınlık bölümler arasındaki ışık yoğunluğudur.
Örneğin; Işık kaynağından yayılan ışığın konuyu her yönden eşit bir şekilde aydınlatması sonucu (bulutlu havada çekilen) fotoğrafta kontrast düşük olur. Bunun karşıtı ışığın tek bir yönden konuyu aydınlatması sonucu (güneşli havada çekilen) fotoğrafta kontrast yüksek olur. İyi bir fotoğraf için kontrast ana etkenlerden biridir. Fotoğrafta kontrast ne fazla ne eksik olmalıdır.
Yüksek kontrast koyu gölgelerden parlak beyaz aydınlıklara kadar geniş bir ton farklılığı içerir. Az kontrast karanlık gölgeler ve parlak aydınlıkların aşırı uçlarını içermeyen daha sınırlı bir ton farklılığı ifade eder.
Bir yaz günü güneş tam tepedeyken özellikle ormanlık alanlarda, karla kaplı ortamlarda ya da kumsallarda kontrast fazladır. Bulutlu havalarda yada güneşin yatay geldiği zamanlarda çekilen fotoğraflar gökyüzünü fazlaca içermeyen fotoğraflarda kontrast azdır.
Parlak güneşli bir havada; yani kontrastın yüksek olduğu zamanlarda bir yere baktığımızda tüm ton farklılıklarını algılayıp detayları rahatlıkla görebiliriz. Unutulmaması gereken filmlerin ton farklılıklarının gözlerimiz kadar olmadığıdır. Film farkı göz ardı edilirse gözümüzün gördüğü detayları fotoğrafta göremeyiz.
Fotoğraftaki beyaz parlak alanlar izleyicinin dikkatini konudan uzaklaştırır. Donuk, yumuşak tonlar daha keskin ve vurgulu olarak öne çıkar.
Yüksek kontrastın her filmi etkileyebileceğini unutmadan çekeceğiniz fotoğraflarda çok koyu ve çok aydınlık alanları görüntünüze almamaya çalışınız veya konuya göre konumunuzu değiştirerek sonuca ulaşmaya çalışınız
> Renk
Işık kaynağından yayılan ışınların nesnelere çarptıktan sonra yansımaları sonucu gözümüzün algıladığı duyumdur.
                                         Fotoğraf 1.5: Güneş ışığında çekilmiş çiçek görüntüleri


1.3.2. Işık Kaynakları
Işık kaynakları doğal ışık kaynakları ve yapay ışık kaynaklarından oluşmaktadır. Doğal ışık güneş ışığıdır.
Güneş ışınları, açık alanda her noktayı aynı derecede aydınlatır. Nokta ışık kaynaklarından yapılan aydınlatmalarda uzaklık artıkça konuya düşen ışık şiddeti azalır. Arkası yansıtıcılı kaynaklar koni şeklinde, ışık kaynağından uzaklaştıkça genişleyen bir ışık huzmesi oluşturur. Diğer bir ışık kaynağı da gökyüzü, açık renkli duvar yüzeylerinden gelen dağınık ışık kaynakları şeklinde tanımlanabilir.
> Doğal Işık
Doğa da fotoğraf çekerken ışık tek bir kaynaktan; yani güneşten gelir. Flaş, lamba, ateş, reflektör gibi kaynaklar gün ışığının etkisini artırmak için kullanılır. Işığın kalitesi; günün saati, konuya geliş yönü, ışığa müdahale veya filmin özelliklerinden dolayı etkilenir.
Bir nesne üzerinden yansıyan ışık, nesnenin özelliğine bağlı kalarak düzgün, dağınık, kontrastlı, sert, yumuşak, donuk, sıcak, soğuk veya kırmızıdan maviye doğru değişik anlamlar verebilir. Genellikle donuk, mat mavimsi ışık sakin ve durağan bir anlam verir. Koyu ve sıcak ışık daha fazla heyecan ve enerji verir. Renkler bölümünde hangi rengin hangi anlamlar verdiğine bir göz atmanızda yarar var.
Göze hoş gelen fotoğraflar, ışığın düzgün dağıldığı ve derinlik hissi verdiği kontrast yaratan, çok koyu ve keskin olmayan gölgelerin yumuşak olduğu fotoğraflardır. 
Doğru ışıktan yaralanmak için ışığı çok iyi okuyabilmeliyiz. Bu da artan tecrübe ile olur. Yani daha çok fotoğraf çekip, farklı ışıklarda aynı konuyu çekerek fotoğrafı nasıl etkilediğini görerek, daha çok fotoğraf görerek onların nasıl bir ışıkta çekildiğini inceleyerek ve sorarak öğrenebiliriz.


                                       Fotoğraf 1.6: Doğal ışıkta çekilmiş sonbahar görüntüsü


> Doğrudan gelen ışık
Güneş ya da diğer ışık kaynaklarından kırılmadan gelerek doğrudan konunun üzerine düşen ışıktır.
> Önden gelen ışık
Işık kaynağı konunun önünde fotoğrafçının arkasındadır. Konu bakış yönündeki her noktasından eşit miktarda aydınlanmıştır ve hiç gölge yoktur. Gölgenin yokluğu derinlik duygusunu yok eder. Bu tür ışık detay verme ve renkleri gösterme açısından çok etkilidir.
> Yandan gelen ışık
Daha güçlü ve zengin görüntüler elde edilir. Sağ veya soldan gelen ışık gölgelere neden olduğu için görüntünün dokularını daha belirginleştirir. Yandan gelen ışıkla oluşan bu gölgeler fotoğrafa derinlik duygusu kazandırır. Doku ve desen çekimlerinde bu ışık kullanılmalıdır.
Gölgelerin oluşturduğu kontrast çok yüksek ise gözün görebildiği detayları fotoğrafta göremeyeceğimizi söylemiştik. Bunun için dolgu flaş kullanarak yüksek kontrast düzeyi düşürülebilir.
> Ters ışık
Işık kaynağı konunun arkasında fotoğrafçının önündedir. Ters ışıkta fotoğraf çekmek çok zordur; ama çok etkili fotoğraflar elde edilebilir. Önden gelen ışıkta nesnenin görmediğimiz tarafını aydınlattığı için bakış yönümüzde detaylar kaybolur; ama nesnenin dış formu belirginleşir. Konunun etrafındaki ışık huzmeleri fotoğrafı güzelleştirir. İstenirse nesne dolgu flaşı ile aydınlatılabilir. Bunu fotoğrafa yükleyeceğiniz duygu belirler.
> Üsten gelen ışık
Işık kaynağının konu üzerine tam tepeden gelmesidir. Bu durumda kontrast yüksek olacağı için bu durumlarda fotoğraf çekilmesi tavsiye edilmez. Bu durumlarda fotoğrafı çekip çekmeyeceğinizi yine sizin fotoğrafa vermek isteyeceğiniz duygu belirleyecektir.
> Noktasal ışık
Işık kaynağının bulut, ağaç ya da başka açıklıklardan gelerek konunun bir bölümünü aydınlatmasıdır. Gündoğumunun hemen sonrasında veya günbatımından, yağmurdan sonra bulutların arasından çıkan, ormanda ağaçların veya yaprakların arasından çıkan ışıkların hepsi noktasal ışıklardır. Bu tür ışık kaynakları ile son derece güzel fotoğraflar çıkar.
> Dolaylı gelen ışık
Işık kaynağının diğer cisimlere çarptıktan sonra ilk gücünü kaybedip konumuzun üzerine düşen ışıklardır. Kapalı veya bulutlu havadaki ışıktır. Işığın konu üzerine düşen zamanda nasıl dağıldığı nasıl yansıdığına bağlı olarak farklı özellikler gösterir. Dolaylı ışık alan ortamlarda çekim yaparken düşük enstantane değerleri kullanılmak zorunda kalacağımız için sehpa ve daha hızlı filmler kullanmak gerekir.


                                          Fotoğraf 1.7: Doğal ışıkta çekilmiş deniz görüntüsü


> Yansıma
Ayna veya cam gibi pürüzsüz yüzeylere düşen ışık, geldiği acı ile hiç bozulmadan aynı ışık şiddetini yansıtmasına düzgün yansıma denir. Duvar, kağıt veya kumaş gibi pürüzlü yüzeylerin yansıtmasına dağınık yansıma denir.
> Kırılma
Işığın farklı yoğunluktaki ortamlardan geçtikten sonra ışığın yönü değişir. Bu yön değişikliği ışığın geliş açısına, ortamların ışık kırılma katsayılarının oranına ve ışığın dalga boyuna bağlıdır. Kısa dalga boyuna sahip ışıklar, dalga boyu uzun olan ışığa göre daha fazla kırılırlar.
> Polarizasyon (Kutuplaşma)
Işık normalde her yönde titreşerek ilerler. Bu titreşimler süresince sadece belli açıdaki titreşimlerin bırakıp, diğerlerinin söndürüldüğü ışığa polarize edilmiş ışık denir. 


2. IŞIK ÖZELLİKLERİNE GÖRE FOTOĞRAF ÇEKİMİ


Fotoğraf çekiminde sırasıyla, ortamın ve konunun ışığını ölçerek diyafram ve örtücü ayarlarını yapmak gerekmektedir. Sonunda da konunun özelliklerine, hareket durumuna ve ışığa dikkat ederek fotoğraf çekimi yapılır.


2.1. Diyafram ve Örtücü Değerleri
Diyafram, bir nesnenin görüntüsünün elde edilmesi için kayıt ortamına düşecek ışık oranını ayarlayan fotoğraf makinesinin önemli parçalarından biridir.
Fotoğraf çekiminde kullanılan diyafram değeri sonucu tamamen etkiler. Diyafram değerleri standarttır. Bu değerler makinelerin ve objektiflerin gelişmişlik özelliklerine göre aşağıdaki değerlere sahip olurlar.


1,1.4, 2.8, 4.5, 6,8,11,16,22,32,45,64,90


Bu sayılar diyafram açıklığını belirtir. Sayıların karşısında bir ok ya da çizgi bulunur. Diyaframdaki her basamağa STOP denir ve “f” harfiyle tanınır.
Örtücü; diyaframdan geçtikten sonra, miktarı ayarlanmış olan ışığın, kayıt ortamını ne kadar süreyle etkileyeceğini belirleyen parçadır.
Bilindiği gibi fotoğraf gerçek yaşamdaki bir anın dondurulmuş görüntüsüdür. Dondurulan bu an, örtücünün bıraktığı veya izin verdiği ışıklandırma süresidir. Bu süreler diyaframda olduğu gibi standardize edilerek simgelenmiştir. Fotoğraf makinesindeki bu sayılara “enstantane” denir. Şöyle gösterilir:


T-B-1-2-4-8-15-30-60-125-250-500-1000-2000


Yukarıda gösterilen 1 rakamı 1 saniye demektir. Diğerleri ise saniyenin kesirlerini ifade eder, bu değerler aşağıdaki şekildedir:


1/1-1/2-1/4-1/8-1/15-1/30-1/60-1/125-1/250-1/500-1/1000-1/2000 


Fotoğraf çekimi için en önemli iki değer diyafram ve örtücü değerleridir. Bu iki değer orantılı olarak kullanılır. Kullanılan her iki değerin birbirini karşıladığı değerleri ortalama olarak şöyle gösterebiliriz:



2.2. Fotoğraf Çekiminde Objenin Konumu
Fotoğraf çekiminde genellikle objelerin doğal görünüşleri yakalanmaya çalışılır. Ancak istenen nitelikleri yakalayabilmek için objenin konumunu yönlendirebilirsiniz. Her ne kadar bu işlem mizansen olarak nitelendirilse de gerekli hallerde başvurabilirsiniz. Sizden istenen görüntülerde öne çıkarılması gereken objeler belirleyip çekim yapabilirsiniz. Önemli olan istenen niteliklerde fotoğraf çekebilmektir.
Bir fotoğrafta anlatılmak istenen unsurlar ile çerçeve dışında bırakılması gereken unsurlar, çekim öncesinde iyi değerlendirilip tasarlanmalıdır. Çeşitli bakış açıları denenerek, kompozisyonu en iyi yansıtacak konum bulunmalı ve çekim yapılmalıdır.
Bir görüntü düzenlemesinde gözün bakış noktası, fotoğrafın 5/8’in üstündeki bir noktaya denk gelir. Bunu şöyle deneyebilirsiniz: fotoğraf kartı büyüklüğünde bir karton alınıp, hiç bir gereç kullanmaksızın, sadece göz duyusuna göre orta noktanın bulunması istenirse, gözün orta nokta olarak belirlediği yer, çoğu kez kartın 5/8’in üstüne denk gelen noktadır.
Kısaca, fotoğrafta objeyi çerçevenin neresine yerleştirmeniz gerektiğini çok iyi belirleyip marj ayarını ona göre yapmalısınız ki, fotoğrafla vermek istediğiniz mesaj başarılı olsun.

2.2.1. Hareketli Objeleri Fotoğraflama Yöntemleri
Hareketli konuların çekiminde en temel ilke doğru zamanda ve doğru yerde bulunmaktır. Netlik iki nedenden dolayı kolay yapılamaz. Bunlardan ilki hareketli konuyla olan mesafenin iyi ayarlanmaması, diğeri ise konunun hareket hızının yani birim zamanda aldığı yolun doğru olarak tahmin edilememesidir.
Hareketli konuların çekiminde, yüksek örtücü değerlerinin kullanılması bir zorunluluktur.
Eğer analog makine ile çalışıyorsanız hareketli objelerin görüntüsünü net almak için yüksek ASA/ISO değerine sahip film kullanmalısınız. Makineniz dijital ise otomatik çalışıyorsanız makineniz gerekli değerleri kendisi seçer. Manüel çalışıyorsanız. Analog makinelerde olduğu gibi hareketin hazzını tahmin edip gerekli ASA/ISO değerini seçmelisiniz. Durağan görüntülerin ASA/ISO değerinin 100 olduğunu unutmayınız ve ona göre değer belirleyiniz.


                                       Fotoğraf 2.1: Hareket çekimine örnek bir fotoğraf

                      Fotoğraf 2.2.Yarış otomobilinin aynı değerlerle durağan ve hareketli görüntüleri


1.1.1. Durağan Objeleri Fotoğraflama Yöntemleri
Durağan objelerin fotoğraflanması kolaydır. Çünkü deklanşöre basmadan önce uzunca bir süre düşünme şansınız vardır. Işığı, geliş açısını rahatça belirleyip çekiminizi yapabilirsiniz. Durağan nesnelerin çekiminde en iyi sonuçlar stüdyoda yapılan çekimlerden alınır. Tek yönlü olan gün ışığının yerine, çok sayıdaki yapay ışık kaynağı altında, konunun istenilen biçimde ve doygunlukta aydınlatabilmesi nedeniyle, stüdyoda yapılan çekimlerde her zaman daha iyi sonuçlar alınır.
Durağan objeleri görüntülerken şu önerileri göz önünde bulundurunuz:
> Konu ile arka planın aynı renk tonlarında olmamasına dikkat ediniz.
> Kendini belli etmeyen, fakat güçlü ve yaygın ışıklar kullanınız, contrast (zıtlık) düzeyini çok iyi ayarlayınız.
> Doğru pozlama değeri bulunarak, bunun alt ve üst değerlerinde farklı fotoğraflar çekmelisiniz.
^ Eğer dijital makine ile çalışıyorsanız, bolca çekim yapınız.


1.1.2. Işığın Açısı ve Yönü
Işık fotoğraf için en önemli etkendir. Kompozisyon oluşturulurken öncelikle nasıl bir ışığın kullanılacağına karar verilir. Daha sonra değişik yönlerden gelen ışıkların model üzerinde nasıl bir sonuç vereceğini tahmin etmek ve tasarımı bu etkenlere göre yapmak gerekir. Çünkü iyi bir görüntü oluşturmanın yolu, çekim için en uygun zaman dilimini beklemek ve konuya; önden, arkadan, alttan, üstten ve yandan gelebilir ve bunların her birinin anlamı farklı farklı olabilir.
Fotoğraf çekimine yeni başlayanlar için ışıkla ilgili ilk yapılan öneri; fotoğraf çekenin sırtını ışığa dönmesidir. Bu basit bir çekimdir. Ancak ortam buna müsait değilse, ışığın geliş açısı dikkate alınarak çekim yapılır. Bazen de bilinçli olarak kompozisyon oluşturmak için farklı açılardan gelen ışıklarla çekim yapabilir ve farklı görüntüler elde edebilirsiniz.

Işık ve Renk Kontrolü


1. IŞIK VE POZLAMA KONTROLÜ


Bir objenin üzerine gelen ışık, saate, hava durumuna ve diğer birçok unsura göre değişiklik gösterir. Işığın doğru miktarda kullanımı ile düzgün bir fotoğraf elde edilir ve objenin beyazdan siyaha tüm tonları gözün algılamış olduğu gibi fotoğrafta belirir.
Pozlama, kadraja alınan görüntünün parlaklık derecesine yani objektiften içeriye ışığın hangi miktarda ve ne kadar süre ile girdiğine bağlıdır.


                                           Şekil 1.1: Farklı poz değerleri ile çekilen bir fotoğraf


                                                                        Şekil 1. 2


1.1. Tanımlar


1.1.1. Filmin Duyarlılığı
                                                       Geleneksel film (Nostaljik - klasik) 


Işık ve filmin dikkate alınması diyafram açıklığı ve enstantaneyi seçebilme derecesi büyük ölçüde varolan ışık koşullarına ve kullandığınız filmin türüne bağlıdır.
Örneğin, çok az ışıkta f8'in seçilmesi, doğru pozlandırma sağlamak için, olanaksız derecede yavaş bir enstantane gerektirecektir. Böylesine yavaş bir enstantanede, yavaş hareket eden bir figürün bile hareketini 'dondurmak' imkânsızlaşacaktır.


                                    Şekil 1.3: Yavaş bir enstantane ile çekilmiş bir fotoğraf




Film Hızı Skalası

ASA Amerikan Standards Association (ASA) tarafından belirtilen ölçüm skalası. Buna alternatif olarak, endüstriyel kuralları belirleyen Alman kurumu Deutsche Industrie Norm’un (DIN) teklif ettiği bir metot bulunmaktadır. Buna göre ISO değeri, ASA değeri ile DIN değerinin derece ( sembolü ) / işareti ile ayrılarak birlikte kullanılmasından ibarettir. ISO (International Standards Organization ) değeri ile film hızını belirtmektedir. Örneğin: 1600 ISO’ luk bir film doğru bir pozlama için çok az ışığa ihtiyaç duyar. Oysa, 25 ISO’ luk bir filmi aynı değerde pozlandırmak için 64 kat daha fazla ışık gerekir.


1.1.2. Diyafram Açıklığı
Objektiflerin f sayısıyla belirtilen diyafram ayarları (f durakları diye de bilinir) yalnızca pozlama süresini değil, netlik derinliğini de etkiler. Bir objektifin elle ya da otomatik olarak odaklandığı noktanın hem önünde ve hem arkasında oldukça keskin netliğe sahip bir bölge bulunur - bu bölgeye netlik derinliği denir.
Keskin netlik bölgesi bütün objektiflerde vardır; fakat, bu bölgenin derinliği objetifin türüne ve diyaframına bağlıdır. Örneğin, geniş açılı objektiflerin cömert bir netlik derinliği vardır (netlik alanı) ve objektif açısı genişledikçe netlik derinliği artar. En geniş açılarda objektifin netlik ayarını yapmak pratik olarak gereksizdir; çünkü, geniş netlik derinliği çerçeve içindeki her şeyin net olmasını sağlar. Öte yandan, tele objektiflerin alan derinliği oldukça dardır. Bu objektifleri (ve teleobjektif zoomları) kullanırken, netlemeye çok dikkat etmemiz gerekir; çünkü bunlar çok fazla hata kaldırmaz.


> Diyafram ve Netlik Derinliği
Diyafram açılığı, bütün farklı tip objektiflerde karakteristik netlik derinliğini etkiler. Diyafram açıldıkça (f sayıları küçüldükçe) netlik derinliği azalır.


1.1.3. Enstantane
Fotoğraf makinesinin, saniyelerle ve saniyenin kesirleriyle işaretlenmiş bir kadranla kontrol edilen enstantane ayarı, diyafram açıklığı ile birlikte film üzerine ne kadar ışık düşeceğini belirler. Ama, daha da önemlisi, enstantane ayarı, hareketli ya da durağan konuların net ve keskin detaylı olarak mı yoksa belli bir izlenimi ifade edercesine bulanık olarak mı kaydedileceğini belirler.
Obtüratör açıkken fotoğraf makinesinin hareket etmesiyle oluşabilecek istenmeyen titremelerden kaçınmak için, yeterince yüksek bir enstantane hızı kullanmalısınız. Eğer, makinenizi bir üçayak üstüne oturtursanız, makinenin titreme tehlikesi ortadan kalkacağından, saniyeler süren uzun enstantaneler kullanabilirsiniz. Buna karşın makineyi elinizde tutuyorsanız genel kural, hiç değilse objektifinizin odak uzaklığına denk bir enstantane seçmektir.
Yani ,Odak uzaklığı Enstantane hızı 50mm'lik objektifiçin;
> 90-135mm'de
> 250mm'de 1/60 sn. ya da üstü
> 1/125 ya da üstü
> 1/250 ya da üstü enstantane kullanın.
Bu kuralın nedenlerinden biri objektiflerin uzunlaştıkça daha ağırlaşması, diğeri ise makinedeki en küçük hareketin objektifin uç noktası uzaklaştıkça daha fazla kaymaya sebep olmasıdır. 

                                                      Şekil 1. 4: Odak uzaklıkları ve açıları


1.1.4. Enstantane / Diyafram Kombinasyonu
Filmi doğru şekilde pozlandırmak için diyafram ne kadar açıksa o kadar az süre yani o kadar hızlı bir çekim hızı gerekir. Tersi durumda ise, diyafram kısıldığında, obtüratör daha uzun süre açık kalmak zorundadır.
Her farklı, fakat eş değer olan enstantane/diyafram kombinasyonunda gerçekleşen pozlama aynıdır. Maksimum diyafram açıklıkları daha geniş olan objektifler “hızlı” olarak nitelendirilir ve daha hızlı çekimlere olanak tanır
Örneğin: f/16 gibi küçük bir diyafram açıklığı 1/15 gibi uzunca bir enstantaneye ihtiyaç duyarken, aynı pozlama f/ 11 açıldığında 1/30 enstantane ile gerçekleşebilir. Böylece çekim süresini azaltmak için ışığın gireceği açıklığı iki katına çıkarmış oluruz. Bu da Eş Değerlik Kanunu olarak adlandırılmaktadır.
                                        Şekil 1. 5: Yüksek enstantanede çekilmiş bir fotoğraf




Geniş bir diyafram açıklığı ve kısa bir enstantane süresi ile alan derinliği azalır ve hareket “dondurulur.”


                                                   Şekil 1. 6: Hareketin dondurulması


                                                          Şekil 1. 7: Örnek fotoğraf




Kısık bir diyafram ve uzun bir enstantene zamanı ile dalıa geııiş bir alan net olarak fotoğraflanabilir. Fakat hareketi dondurmak güçleşir.


                                                           Şekil 1. 8: Örnek fotoğraf


1.1.5. Pozometre
Belirli bir durumda var olan ışığın miktarını ölçen pozometre artık her modern fotoğraf makinesinde bulunmaktadır. Pozometre bir bilgisayarmış gibi kabul edilebilir. Sistem ışık miktarını (parlaklık ) ölçerek seçmiş olduğunuz pozlama değerlerinin doğru olup olmadığını belirtir. Otomatik moda ise makine bu hesaplamaların tamamını kendisi yapar.


                                           Şekil 1. 9: Sonbahar ışığında çekilmiş bir görüntü



Eğer tanınmış bir yeri fotoğraflıyorsanız, kartpostalları ve kitapları inceleyerek başkalarının orayı nasıl yorumladığını inceleyin. Bu, onları kopya etmek için değil, kendi fotoğrafınızı çekerken size ilham kaynağı olması içindir.
                                                            Şekil 1.10: Örnek fotoğraf


En iyi görüş açısını bulmak için çekim yapacağınız alanı keşfetmek ve fotoğrafi çekmeden önce faiklı pozisyonları denemek çok faydalı olabilir. 


2. HAREKET VE ÇEKİM HIZI KONTROLÜ


2.1. Çekim Hızı
Bir objenin hareketini dondurmak için hızlı bir enstantane değeri kullanmak gerekirken, objenin hareketini akışkan bir biçimde, hareket duygusu ile aktarmak içinse yavaş bir değer seçilmelidir. Üçüncü bir seçenek ise “Pan Tekniği” kullanmaktır.
                                                                       Şekil 2.11


                                             Şekil 2.12: Hareket duygusunun yansıtılması


2.2. Pan Tekniği
Bu teknik, objeyi hareketi boyunca deklanşöre basılı şekilde fotoğraf makinesi ile takip etmeyi gerektirir.
Pan tekniğini kullanmak, fotoğrafta hareket duygusu yaratmak için oldukça etkili bir yöntemdir. Bu teknik düşük enstantane hızında ve fotoğraf makinesinin obje ile aynı olan hızı ile prova yapmayı gerektirir.


                                                           Şekil 2.13: Hareket fotoğrafı


                                                          Şekil 2.14: Hareket fotoğrafı



3. ALAN DERİNLİĞİ KONTROLÜ


Alan derinliği “bir fotoğrafta kabul edilebilir derecede net olan alan”dır. Gerçekte sadece netlediğimiz nesne ile fotoğraf makinesine netlenen nesneyle aynı uzaklıkta olan objeler net olarak görüntülenirler. Her durumda daha arkada veya önde olan nesnelerde kabul edilebilir ölçüde net olacaklardır, ancak burada alan derinliğinin etkisi devreye girmektedir.


3.1. Odak Uzaklığı
Herhangi bir noktada alan derinliği ayarı kullanılan objektife bağlıdır. 28 mm’lik bir objektifle çekilen fotoğrafın tamamı net olurken 400 mm’lik bir objektif kullanıldığında odaklanan nokta net çevresi flu olacaktır.
Tele objektifler ile 300 mm veya ö00 mm ile çok sınırlı alan derinliğine sahip fotoğraflar çekilir.


                                         Şekil 3.16: Alan derinliği vurgulanmış doğa resmi


                                                                       Şekil 3.17


Geniş açı objektiflerde 28 mm ve 35 mm ile çok geniş bir alan derinliği elde edilir.


                                          Şekil 3.18: Geniş açı objektifle çekilmiş doğa resmi


1.2. Objeden Uzaklık
Objeye yaklaştıkça alan derinliği azalır. Aşırı derecede yaklaşılarak çekilen bir fotoğrafta kabul edilebilir netlik alanı milimetrelerle ölçülecek düzeyde olacaktır. Öte yandan bir şehrin uzaktan çekimi sırasında alan derinliği fazla olacaktır.


                                                            Şekil 3.19: Şehir resmi

1.3. Netleme Noktası
Alan derinliği yaklaşık olarak netleme noktasının 1/3 kadar ön tarafını ve 2/3’ü kadar arka kısmını kapsamaktadır. İyi bir alan derinliği elde etmek için,
Örneğin: Bir manzara resmi çekerken fotoğrafın ön tarafından yaklaşık 1/3’üne denk gelen kısmını netleyiniz ve küçük bir diyafram açıklığı kullanınız.


                                                               Şekil 3.20: Çiçek resmi


                                                            Şekil 3.21: Doğa resmi



                                     Şekil 3.22: Netleme noktasını vurgulayıcı fotoğraf örnekleri 

                       Şekil 3.23: Netleme noktasını vurgulayıcı öğrenci çalışmalarından örnekleri



4. FOTOĞRAF ÇEKİMİ UYGULAMALARI


4.1. Gece Fotoğraf Çekimi
Gece, ışığın yetersiz olduğu ortamlardır. Gece hareketli objelerin fotoğraf çekimlerinde kesinlikle flaş kullanılmalıdır. Eğer gece hareketsiz bir objenin fotoğrafını çekiyorsanız flaş kullanmanıza gerek olmayabilir. Fotoğraf makinelerinin flaşları iki cinstir: Makinelerin entegre parçası olan gömme flaş ünitesi (Kompakt makinlerde çok yaygındır); ve makinenin üstündeki özel bir 'yuvaya' takılan ayrı flaş ünitesi (SLR'lerde çok yaygındır; bazı kompaktlara da takılabilir). Ayrıca gece fotoğraf çekimlerinde ASA değeri yüksek bir film ve tripot kullanılmalıdır.


                                             Şekil 4.24: Flaş kullanılmadan çekilen fotoğraf


Örneğin:
Gece sabit duran bir heykelin fotoğrafını çekerken filmimizin ASA değeri 1600, enstantane değerimiz 30, diyafram açıklığımız ise 5.6 olmalıdır. 
Fotoğrafın bir ışık-gölge oyunu olduğunu düşünürsek, dış mekânda fotoğrafçekimini; havanın kapalı veya açık olması, güneşli olması, yağışlı olması gibi etmenler etkilemektedir. Belirttiğimiz bu nedenler bizim filmimizin ASA değerini seçmemizi, Enstantane değerimizi, diyafram açıklığımızı belirlememizi etkileyecek faktörlerdir.


                               Şekil 4.25: Flaş kullanılmadan sisli bir havada çekilen fotoğraf



Örneğin: Sisli bir havada manzara fotoğrafınıçekerken;
> Filmimizin ASA değeri 800
> Enstantane değerimiz 30
> Diyafram açıklığımız ise 5.6 olmalıdır.



                                             Şekil 4.26: Güneşli bir havada çekilen fotoğraf


Örneğin: Güneşli bir havada manzara fotoğrafını çekerken;
> Filmimizin ASA değeri 200
> Enstantane değerimiz 125
> Diyafram açıklığımız ise 11 olmalıdır.

                                                 Şekil 4.27: Dış mekânda çekilen fotoğraf


 İç mekân fotoğraf çekimleri de tıpkı gece çekimlerinde olduğu gibi ışığın yetersiz olduğu ortamlardır. Fotoğraf çekimlerinde ASA değeri yüksek bir film ve mutlaka flaş kullanılmalıdır.


                                                   Şekil 4.28: İç mekânda çekilen fotoğraf



Görüntü Düzenleme


1. FOTOĞRAFTA KOMPOZİSYON
Fotoğraf ne denli yeni ve kendine özgü bir sanat olursa olsun, güzeli görme konusunda insan gözünün geçirmekte olduğu evrimden soyutlanamaz. Ne var ki bu yolda kazanılan deney sonuçlarının bir çarpım tablosu basitliğinde ve keskinliğinde aktarılması, hiç değilse bugün için olanak dışıdır.
Fotoğraf hep belli bir çerçeve içinde vardır. İnsan gözünün görme noktasında oluşan ortası net kenarları “flu” görüntü gözün sürekli hareketi ve olağanüstü izleme yeteneği sayesinde net biçimde algılanır.



1.1. Tanımı
Kompozisyon, görüntü alanındaki nesnelerin genel estetik kurallarına bağlı kalarak yerleştirilmesidir. Yani düzenlenmesidir.
Düzenleme rahat algılanabilir bir şema ile yapıldığında izleyicinin daha önce beyninde oluşmuş olan tanıdık bir şekilden dolayı o fotoğraf karesi ile daha çabuk diyalog kurulur.
Bunun yanı sıra açıklama gerektirecek karmaşık biçimlerden kaçınılmalıdır. Rastgele pozlandırılan bir fotoğrafta sonradan gizli şemalar keşfedilip bunun anlaşılmasını beklemek yanlıştır. Seçilen kompozisyon içindeki objeler görünür ya da görünmez. Bir iskelet etrafında biçimlenirse fotoğraf hemen kendisinden söz ettirecektir.
S, X, /, T, +, Z, N, L gibi çizgiler ile üçgen, dikdörtgen ve daire gibi şekiller kompozisyonda sık başvurulan şemalardandır. Şemaların yararı, fotoğrafı anlaşılır yapmasıdır. Mutlaka her fotoğrafa bir şema yapıştırmak gerekmeyebilir. Ama sistemli bir düzenlemede çoğunlukla bir şema vardır. Fotoğrafı etkili kılan tabii ki yalnızca şema değildir. Bunun yanı sıra uygun yer, uygun bakış açısı, doğru objektif seçimi de önemlidir.


1.2. Önemi
Durağan konularda şemanın oluşması seçilen bakış noktasına, hareketli konularda ise hem bakış noktasına hem de objelerin yer değiştirmesine bağlıdır. Işık koşullarının değişimine göre leke dağılımı da değişeceğinden, bakış uzaklığının yeniden seçimi gerekebilir. Konuyu hangi perspektiften görmek istediğimize bağlı olarak objektif seçimi önem kazanır.
Kompozisyonda diğer önemli bir konu ise ilgi merkezidir. Seçilen çerçevenin içinde ilk kez dikkati çeken noktadır. Bu da mesaj vermek istediğimiz konunun, fotoğrafın en can alıcı bölüme yerleştirilmesi demektir. Etkili bir görüntü elde edebilmek için kritik an bakış yönü, bakış yüksekliği, bakış uzaklığı belirginlik öğesi ve zamanlama önemlidir.
                                                                       Fotoğraf 1.2

1.3. Fotoğrafta kompozisyon kuralları
Fotoğrafta kompozisyon kuralları; belirginlik, bütünlük, denge, oranlar, yer çekimi, doğrultular ve yönler, yaşam öğesi, estetik doz başlıkları altında incelenecektir.


1.3.1. Belirginlik
Fotoğraf, ister bir iletişim aracı olarak, isterse kişinin kendini ifade aracı olarak algılansın, fotoğrafın da anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Yoksa özellikle ikincisinin, kendini ifade aracı olanın kaderi ancak bir kişi tarafından, yani üreticisi tarafından anlaşılmaktadır ki bu da bir kişilik ( kupon ) sanat ürünü demektir.
Fotoğrafçı, sürekli kendine sormalıdır. Bu neyin fotoğrafı ya da bu fotoğraf neyi anlatıyor. Tarafsız olmayanlar bu soruyu fotoğrafı başkalarına göstererek sorsunlar. Eğer sonuç olumsuz ise başka yol denemek gerekir.
Fotoğrafı belirgin kılmanın birçok yolu vardır. Belirginliğin dozu fotoğrafın amacıyla ilgilidir. Didaktik amaçlı, sağlık afişlerinde olduğu gibi birebir anlatım gerektiren konularda belirginlik en üst düzeyde olmalı, hiçbir yoruma ve yanlış anlaşılmaya meydan bırakılmamalıdır. Buna karşılık karmaşık durumların, duygu ve düşünceleri yansıtmada kullanılacak belirginlik dozu yoruma açık olabilir. Bu amaçla bazı simgeler ve çok net olmayan görsel öğeler kullanılarak fotoğrafa istenen atmosfer kazandırılır. Ancak simgelerin çoğunlun paylaştığı karşılıkları olmaz ise izleyici kendi kaderine terk edilirse bu fotoğraf, bir kişilik bir sanat ürünü olur.
Her fotoğrafın belli bir mesajı vardır. Bu mesaj izleyicilere belli bir esneme payı ile doğru aktarılmalıdır. Her fotoğraf, güçlü ya da güçsüz, az ya da çok belirgin ifadeler taşır.


1.3.2. Bütünlük
Bütünlük sözcüğü, bir yönüyle bir parça, bir detay değildir. Eksiksiz ve tam olmayı, diğer yönüyle de dağınık olmamayı, derli toplu bir bütün olmayı ifade eder.
Bütünlüğü, iki bölümde ele almak uygundur.
> İçeriksel bütünlük, fotoğraf her ne anlatıyor ise sadece onu ifade eden öğe ile onu destekleyen ikincil öğeler çerçeve içersinde yer almalıdır. Asla ana konu ile ayrı ağırlıkta ikinci bir öğe ve ikinci bir anlatım yer almamalıdır. Bu tür ikincil öğeler dikkati asıl anlatılan konudan saptırır ve mesaj ın bütünlüğünü yok eder.
> Biçimsel bütünlük, içeriksel açıdan hiçbir uyumsuzluk yokken, eşdeğer 2 ayrı öğenin çerçeve içinde yer almasıdır. Aynı kare içersinde balık avlayan iki eşit sandalcı örneğinde olduğu gibi, biri karenin birinci yarısında, diğeri ikinci yarısında olmak üzere iki eş değer konu ve arada boşluk bırakılarak oluşturulan kompozisyon, ortadan ikiye kesildiğinde iki ayrı fotoğraf ortaya çıkar.


1.3.3. Denge
Görsel bağlamda denge, temel duygunun görme duyusuna yansımış şeklidir. Yan yana duran iki şeftaliden birisini seçerken bize yardımcı olur. Yüzey düzenlemelerinde çoğunlukla bir dikdörtgen çerçeve vardır. Bu çerçeve içinde irili ufaklı öğeler yer alır. Gözümüz bunların bir noktaya göre dengeli dağılımını arar. Bu nokta çerçevenin merkezidir. Bu demektir ki iki eşit elmayı çerçevenin merkezine göre simetrik bir biçimde yerleştirirsek gözümüz rahat eder. Buna simetrik denge denir.
Eşit kollu pazarcı terazilerinde tartı yapmak buna örnektir. Kefenin her birine eşit ağırlıklar konulunca terazinin kolu yatayda durur. Ve dengeyi gösterir. Bu kez aynı terazinin bir gözüne yoğun bir cisim ötekine az yoğun bir cisim konulunca farklı büyüklükler gösterir. Bunu demir bir ağırlıkla elma tartarken görebileceğimiz gibi açık renk bir iri elmayı koyu renk bir elma ile tartarak da gösterebiliriz. Burada ton değerleri ile ifade edilen yoğunluk farkı renk öğesi ile de ifade edilebilir. Bu durumda koyu kırmızı küçük bir elma, sarı-yeşil iri bir elmayı dengeleyebilir. ( S: lekenin alanı, d: lekenin yoğunluğu, P: lekenin ağırlığı.)

                                                                    Fotoğraf 1.3


                                                                            Şekil 1.5




1.3.4. Oranlar
Bir altın formül arayışı için yola çıkıldığında, saptanan uygun orana “altın oran” ( Section d’ore ) denir. Bu oranın sözle ifadesi şöyledir. Bir doğru parçasını öyle bir yerinden ikiye bölünüz ki, küçük parçanın büyük parçaya oranı, büyük parçanın bütüne oranına eşit olsun.
       a                    b
----------- = -----------
      a/b             b/( a+b )


Bu oranlama, bütün yüzey düzenlemelerinde uygulanır. Bu düzenleme; mimarlıkta, resimde, grafikte ve fotoğrafta kullanılabilir. 


1.3.5. Yer Çekimi
Ağaç altında oturan Newton’un başına elmanın düşmesinden belki de 1 milyon yıl önce, yeryüzündeki ilk günlerde insanoğlu yer çekiminin farkındaydı. Eğer evrime inanıyorsak, canlılar bundan da milyonlarca yıl önce yer çekimini hücrelerinde hissetmiş olmalılar. İnsanoğlundaki yer çekimi duygusu kendini aşağı ve yukarı kavramlarının ayırt edilmesi şeklinde belli eder. İster ayakta duralım, ister yatıyor olalım, istersek ellerimizin üstünde amuda kalkmış olalım neresi aşağı neresi yukarıdır biliriz.
İnsanoğlu, eğik duran nesnelerin tehlike içerdiğini görmüştür. Eğik duran bir kaya, bazen de bir ağaç tehlike habercisi olabilir. Bir dağ yamacına tırmanırken ya da ağaç tepesinde eğri bir dal üzerinde yürürken vücudumuzun basılan yere dik durmadığını aşağı denen yere doğru doğal olarak yönlendiğini görmüştür.
Bir kişinin kendi etrafında bir süre döndükten sonra, ayakları üzerinde dik duramaması yer çekimi duygusunu kaybetmesinden çok yer çekiminin bir türevi olan denge duygusunu kaybetmesi yüzündendir. Çünkü bu durumda bile insan yukarı doğru değil yere doğru düşmektedir.
Her ne kadar resim ve fotoğraf iki boyutlu iz düşümler ise de, ışık ve perspektif yardımı ile üçüncü boyut izlenimini daima taşırlar. Hiçbir mekân izlenimi vermeyen gerçek iki boyutlu düzenlemeler geometrik soyutlamalar ve nakışlarda yer çekimi söz konusu değildir.
Bu yüzden belli bir dinamizm kazandırma uğruna aşağı yukarı doğru çekilen abartılı geniş açı fotoğraflarında bile makine bu yönde terazide değilse, insan gözü yer çekimine olan aykırılığı fark eder. “Vizör” ortasındaki düşey eksen çizgisi, o noktadaki yapı düşeyleri ile çakışmalıdır. Fotoğrafın ortasına rastlayan yapı yüzeyleri, fotoğrafın ortasındaki dikey eksen ile çakışmalıdır.
Bazı fotoğrafçılar, bu tür perspektiflerde yer çekimine boş vererek birtakım düşeyleri çerçeve diyagonaline oturtmaya çalışırlar.


1.3.6. Doğrultular ve Yönler
Gözün görme alanı, kesin sınırlarla belirlenmiş değildir. Tam net olarak gördüğü alan çok dardır. Göz küresi; sağa sola, yukarı aşağı devinerek bu çok dar net görme açısı ile karşısındaki tüm alanı tarar. Aynı anda net görür.
Gözün yapısı gereği, sahip olduğu bu izleme yeteneği yatayda, düşeye göre daha güçlüdür. Dikkatimizi zorlayarak karşımızdaki sabit bir noktaya baktığımızda sağdan soldan ya da üstten ve alttan yaklaşan cisimleri belli noktalarda net olmamakla birlikte fark ederiz. Gözün bu fark etme açısı yatayda daha geniş, düşeyde daha dardır. Bu yüzden insan gözünün beyne gönderdiği görüntüler kesin sınırlı olmamakla birlikte oldukça enine sinemaskop biçimindedirler. 
Gözümüz, yatay devamlılığı izlemede ve düşeyi doğru algılamadaki gücü bir bakıma diğer doğrultuların değerlendirileceği bir koordinat tablosu oluşturur.
Fotoğrafımızı estetik olarak daha çekici duruma getirmek için objelerin doğrultu ve yönlerine dikkat etmeliyiz. Fotoğrafın içine doğru bir hareket, estetik olarak çok daha etkileyicidir. Dışarı doğru hareketler ise genelde iyi bir etki vermezler. Bu yüzden profilden görüntülediğimiz insanların bakış ve gidiş yönlerinde daha fazla boşluk bırakmaya özen göstermemiz gerekir.
Ayrıca görüntümüzde yer verdiğimiz grafik çizgilerin doğrultusunda yerleştireceğimiz bir obje kendiliğinden bir ilgi merkezi hâline gelecektir. Çünkü bu çizgilerin yönlendirmesiyle izleyicinin gözü bu objeye doğru kayacaktır.


1.3.7. Yaşam Öğesi
Dünyanın tüm görüntülerinde konu doğanın kendisidir. Bu görüntülerin hepsi yaşamın hatta insanın izlerini taşır. Buna karşın bu görüntüler “ölü doğa”, “doğa”, “yaşam” gibi kategorilere ayrılır.
Örnek; Bir makine görüntüsü düşünelim. Makineyi en iyi tanıyacak bakış noktasından saptanan fotoğrafta ışığın gölgesi yerli yerinde renkleri, tonları dengeli ve yeterince ilgi merkezi bulunsun.
Makineyi çok iyi tanıtan bu fotoğraf ilgililerin beğenisini kazandığı hâlde sıradan izleyicileri etkilemeyecektir. Oysa bu makineyi çalıştıran kişinin ya da en azından düğmesine basan elin çerçeve içine alınması birden bu kuru görüntüye bir sıcaklık katacaktır. Değişikliği daha ileri götürelim. Bu makineyi çalıştığı iş yerinde eskimişliği aşınmışlığı ile görelim. Makineyi kullanan işçiyi terlemiş, yorgun hâli ile bütün dikkatini işe vermiş olarak çerçeveye sokalım. Çerçeve içinde birçok insanın ilgi duyacağı, paylaşacağı yaşam öğesi vardır.
Başka bir fotoğraf örneğinde ise, bir deniz fenerinin etrafında uçuşan martılar, akşamüstü çekilen evlerin fotoğraflarında pencereden taşan sarı ışıklar bu ölü görüntüdeki yaşam öğeleridir.
Konuların doğal olarak içerdikleri yaşam öğelerinin yansıtılmasında sabırlı bir gözlemci olmak gerekmektedir.
Ölü konuları canlandırabilmek için yapay olarak katılan yaşam öğelerinde bazı ciddi sorunlar ortaya çıkar. Özellikle reklam ve sanayi fotoğraflarında tanıtılması amaçlanan eşya ve makinelerin çekiminde bu yapay katkıların doğal izlenim vermeleri oldukça güçtür. Yaşam öğesinin dozu arttırılırsa, tanıtılacak eşyanın gölgeleneceğinden korkulmaktadır. Bu yüzden cam eşyaları tanıtan bir fotoğrafta vazo içine konmuş bir çiçek ile yetinilmektedir. Bir başka sorun da yaşam öğesi olarak doğallıktan uzak figürlerin kullanılmasıdır. 
                                                                       Fotoğraf 1.6


                                                                           Fotoğraf 1.7


Estetik doz deyimi ile bir anlatımın belirginlik ve kapalılık dozu kastedilmektedir. Belirginlik bir mesajın iyi anlaşılması için gereklidir. “Düzeyi ve dozu ne olmalıdır?” sorgulaması önemlidir. Hedef kitlenin en geç anlayanına göre mi belirlenmeli?” yaklaşımı olursa, anlatım bütün değerleri için tatsızlaşır. 
Didaktik amaçlı bir kitapta, bir ders kitabında bile yeterli açıklık yakalandıktan sonra sürdürülen gereksiz açıklamalar okuyanın ilgisini dağıtır. Dersler, en geç anlayana göre anlatılırsa sınıfın geri kalanı dersten kopar. Makul bir ortalamayı yakalamak gereklidir.
Estetik, pastanın üzerindeki krema, yapı cephesindeki nakış gibi bir şey değildir. Estetik yapısaldır. Işın kaba kurgusu ile “strüktürü” ile ilgilidir. Fotoğrafın yapısallığındaki kompozisyon öğelerinin her birinin dozu ve kıvamı ile ilgilidir.
Bunların tadında kullanılması, özellikle anlatıma uygun estetik dozu oluşturur. Sanatsal heyecan, belirginlikle kapalılığın dengelenmesine bağlıdır. Açıklık, mesajın ulaşması için gereklidir. Belli ölçüdeki kapalılık ise, ifadeyi gizemli kılan faktördür.
Estetik doz, tiyatroda oyun boyunca usta oyuncular ilgiyi uyandırmak için seyircinin nabzını adeta ellerinde tutarlar. Belli bir ifade seyircinin kavramasına yetecek kadar vurgulanır. Fotoğrafta belirginliğin didaktik bir biçimde aşırılaşması da aynı sıkıcı etkiyi yapar. Gerektiğinden çok kapalılık da izleyici yelpazesini daraltır. Bazen üretilen iş “bir kişilik sanat” ürününe dönüşür.


1.4. Kurallara Uygun Kompozisyon Örnekleri


1.4.1 Ünlü Fotoğrafçılardan Örnekler

                                               Fotoğraf 1.7: Ara Güler, Galata Köprüsü


                                                Fotoğraf 1.8: Ibrahim Zaman, Sapanca


1.5. Değişik Sanat Dallarından Örnekler



                                                             Fotoğraf 1.10: Brueghel


1.6. Tanınmış Ünlü Sanat Yapıtlarından Örnekler


                                            Fotoğraf 1.11: Rembrandt, Gece Devriyesi


                                                       Fotoğraf 1.12: Van Gogh, Cafe



2. KOMPOZİSYONDA BİÇİMSEL VE GÖRSEL ÖĞELER


2.1. Kompozisyonda Görsel Öğeler
Fotoğrafta; leke, doku, form ve renk çoğunlukla kombine olarak bulunur. Uygun dozda bir araya gelmeleri fotografik yapıyı zenginleştirir.


2.1.1. Leke

 Bir fotoğraf deyimi değildir. Her resimde belli leke değerleri bulunabilir. Çağımızda fotoğrafın icadından sonra soyuta yönelen resim sanatında “soyut egemen” lekelere bağlı resimsel yapılanmaların akımı olarak lekecilik ortaya çıkmıştır.
Fotoğrafta leke ile kastedilen, renk lekeleri ya da çevresiyle zıt değerlere sahip ton lekeleridir. Ton lekeleri fotoğraftaki kontrast değerlerine dayalıdır.


1.4.1. Doku
                                                                       Fotoğraf 2.2


Konunun yüzeyinin belirginleştirilerek, bu yüzeyin fiziksel özelliklerinin algılanabilir hâle getirilmesiyle fotografik doku öne çıkar. Genellikle yata ışık kullanımıyla konunun yüzeyindeki girinti ve çıkıntıların algılanması sağlanır. Her yüzeyin fotografik bir dokuya sahip olamayacağı bilinmelidir.
Bazen tek bir objenin dokusu ilgimizi çekerken ( örnek bir ağaç yaprağı ), bazen de çok sayıda objenin bir araya gelmesiyle oluşan topluluğun dokusu ( örnek bir koyun sürüsü ) fotografik olabilir. Dokunun ortaya çıkarılmasında bakış yüksekliğimiz ile birlikte, konuyu yalayan ( konuya yatay yönde gelen ) bir ışığın varlığı önemlidir.
Eğer ışığın yönü uygun değilse ve bu durumu değiştiremiyorsak bakış noktamızı değiştirerek ya da objeyi döndürerek dokunun belirginleşmesini sağlayabiliriz. Belirgin bir doku genellikle beraberinde ritmik bir yapılanmayı getirir. 


2.1.3 Form
                                                                      Fotoğraf 2.3


Fotoğraf, dört boyutlu uzayın iki boyutlu bir iz düşümüdür. Derinlik ve zaman boyutu yoktur. Fotoğrafta bir üçüncü boyut arayışı hep vardır. Bunu sağlayan faktörler, perspektif ve ışıktır.
Işığın cephe ışığı ya da tam ters ışık olarak kullanılması hacim belirlemesi için en olumsuz hâldir. Derinlik izlenimi yok olur. Şekiller ezik ve hacimsizdir.


2.1.4. Renk
Renkli fotoğrafçılığın vazgeçilmez öğesi olan renk, ışığın niteliklerine bağlı olarak değişim gösterir. Sert ( kontrast) ışık altında renkler daha canlı görünürken, yaygın ( “difüz” ) ışık altında renkler yumuşar ve solgunlaşır. Anlatım yöntemimize bağlı olarak her iki durumda da ilgi çekici fotoğraflar oluşturulabilir.
Renkler arasında uyum sağlayarak gülcü bir etki yaratmak mümkündür. Ancak karşıt renkler ile daha güçlü kompozisyonlar oluşturulur. Örnek. bütünüyle kırmızı gelinciklerden oluşan bir tarla etkileyicidir. Ancak yemyeşil bir tarlanın içinde tek bir kırmızı gelincik daha da etkileyici olabilir. 
Ayrıca, konuya iyice yaklaşarak yalnızca renk ve grafik değerlerini ortaya çıkaracak soyutlamalar yapılabilir. Doğadaki renkli mantarlar takı tezgâhındaki rengarenk incik boncuklar vb. konular renk öğelerini ortaya çıkarır.
                                                                   Fotoğraf 2.4


2.1.5. Belirginlik
                                               Fotoğraf 2.5                          Fotoğraf 2.6


Fotoğrafını çektiğimiz konunun izleyici tarafından algılanabilir olması önemlidir. Konu formu, rengi ve ışığı ile belirgin ise algılamada bir sorun yaşanmaz. Belirginliğin sağlanamadığı fotoğrafların anlaşılması ve değerlendirilmesi zordur. Konunun belirginliğini arttırabilmek için konuyu ilk gördüğümüz anda fotoğrafını çekmek yerine konunun çerçevesinde dolaşarak uygun bir çekim açısı aramak gerekir.
Farklı yükseklikler, farklı objektifler, farklı filtreler hatta farklı filmler denenerek en uygun koşullar sağlanmalıdır. Şüphesiz bir tek doğru yoktur. Belirginliği en yüksek olan en iyidir diye algılanmamalıdır. Ancak “ne anlatmaya çalıştığınız”, “bunu nasıl yaptığınız” önemlidir. Hareket netsizliği elde etmek amacıyla çekilen son derece “flu” fotoğraf bile rengi ya da biçimi sayesinde belirginleşebilir.
Estetik kaygılar çerçevesinde ve farklı yaklaşımlarla konunun belirginliğini sağlamak temel yaklaşım olmalıdır. Ayrıca, konu ile fon arasındaki ilişkiye dikkat edilerek fondaki herhangi bir nesnenin ( direk, ağaç, duvar, vb. ) ön plandaki konunun belirginliğini azaltmasına izin vermemek gerekir.
Her fotoğrafın belli bir mesajı vardır. Bu mesaj izleyicilere belli bir esneme payı ve doğru anlaşılabilirliği sağlamaktadır.


2.1.6. Sadelik
Fotoğrafa ulaşma yolu çıkarımsaldır. Atılacak ilk adım, önce konunun çevresinde dolaşıp uygun bir bakış noktası bulmaktır. Olayı ve ışığı gözleyip, uygun anı kollamak gerekir. Bu arada fotoğrafı daha etkili kılacak bir tür çevre temizliği yapılmalıdır. Düşlenen görüntüde yer almayan ama gerçekte var olan objeler, çerçevenin dışına atılarak, konu yeterince yalıtılır.
Sadeleştirme disiplini kazanmak için, insanın kendini başlangıçta belki de fotoğrafça olmayan bir alıştırmaya sokması gereklidir. Bir süre kişi, içinde sadece bir ana öğe olan temiz fonlu bir fotoğrafın peşinde olmalıdır. Bir aşama sonrasında bu sayı bir ana, bir de yardımcı öğe olarak ikiye çıkarılmalıdır. Daha sonra bir ana, iki yardımcı öğe ile devam edilmelidir. Bu alıştırma gelecekte çekilecek olan gerçek olan fotoğraftaki sadeleştirmeye yardımcı olacaktır.

                                                                       Fotoğraf 2.7


2.1.6. Şemalar
Kompozisyonda şema arayışı, elde edilen görüntünün düzeni içindir. Şemaya bağlı olarak bu düzen, bazen yollarda, akarsularda “S” biçiminde karşımıza çıkar. Bunları fotoğrafta kullanırız. Özellikle hareketli objelerin belli bir geometrik biçim almasını sağlarız. ( Örnek: Bir dala konmuş kuşlar dizisinin o dalın biçimini alması gibi...


2.1.7. Ritim
                                                                       Fotoğraf 2.8


Birbirini izleyen aynı nitelikte lekelerin oluşturduğu yapıya ritmik yapı denir. Uygun bir bakış açısı seçilerek ritmin gücü arttırılabilir. Birbirini izleyen elektrik direkleri, aynı anda aynı işi yapan insanların oluşturduğu diziler ya da bir ağaç yaprağının yüzeyindeki damarlar ritmik yapılardır.
Ritim duygusu, gözü bir uçtan diğerine sürüklediği için, fotoğraf çerçevesinin verimli bir şekilde kullanılmasını sağlar. Ritmin sürekliliğinin böyle bir avantajı varken, ritmin bozulmasının da ilginç etkileri olur. Yan yana dizilmiş ilkokul öğrencilerinin oluşturduğu ritmin aralarına öğretmenlerinin yerleşmesiyle kesintiye uğrayacağını düşünelim. Ritmin kesildiği ya da bozulduğu nokta, kendiliğinden gülcü bir ilgi merkezi oluşturur.
Dokunun olduğu fotoğrafta, ritim duygusuna rastlamak mümkündür. Ancak, ritmik her fotoğrafın mutlaka doku içermesi gerekmez. Elektrik direkleri buna iyi bir örnektir. 
Uyum ve uyumsuzluk, fotoğrafta sıkça başvurulan kompozisyon yaklaşımlarındandır. Fotoğrafta uyum, benzer özellikler taşıyan öğelerin bir arada kullanılmasıyla sağlanır. Uyum birkaç şekilde karşımıza çıkabilir.


                                                                         Fotoğraf 2.9


> Renk ve ton değerinde uyum: Görüntüde yer alan öğelerin benzer renklere sahip olması ile elde edilir. Ancak her zaman renklerde uyumu aramaya çalışmak, anlamlı olmaz. Uyumlu renkler kullanmak yerine kontrast ( karşıt ) renkler kullanmak daha etkilidir.
> Biçimde uyum: Fotoğrafta yer alan nesnelerin aynı biçimde olması uyum yaratır. Bir balıkçının tezgâhındaki balıklar ya da manavın tezgâhındaki domatesler biçimsel uyuma en iyi örnektir.
> Fonksiyonel ( içeriksel ) uyum: Objelerin birbiriyle ya da arka planlarıyla arasındaki ilişkide ortaya çıkan uyumdur. İkisi de gülümseyen iki çocuk, hepsi ağlayan bebekler ya da sabanı ile tarlayı süren bir çiftçi vb. konular fonksiyonel uyumu sergiler.
> Grafik değerlerinde uyum: Fotoğraftaki çizgilerin birbiriyle olan uyumudur. Bir arada bulunan onlarca gökdelen, uzayın giden bir yolun iki yanındaki elektrik telleri ya da çeşitli şekillerde iç içe girmiş daireler grafik olarak uyum sağlarlar.


2.1.10. Kontrast
Fransızca “contraste”, Türkçe “zıtlık, karşıtlık” anlamına gelir. Görsel bağlamda her türlü zıtlık kontrast olarak ifade edilir. Herhangi bir ifade, biçim ve içerikten oluştuğuna göre, bu zıtlıklar biçimi güçlendirmek ve belirginleştirmek için yapılır. O hâlde, fotoğrafta kontrast biçimsel ve içeriksel olarak ikiye ayrılır. 
> Biçimsel kontrast: Fotoğrafta noktalama etkisi, doku öğesiyle birlikte nokta kontrastı olarak kendini gösterir. Fotoğrafta çizgisel etkiler, doku dokulu yüzeyler gibi düz fonlar üzerinde çizgi kontrastı olarak belli eder. Kontrast öğesinin en vurucu biçimi leke kontrastında kendini gösterir. Leke özelliği taşısın taşımasın, bir objenin şekli buna zıt başka bir objenin yardımıyla şekil kontrastı yapılarak belirginleştirilir. Her türlü üç boyutluluk etkisinin derinliksiz
> Zeminler üstünde gösterdiği kabartı, hacim kontrastı ile ifade edilir. Gerek çizgi gerek leke gerekse hacimde boyut, zıtlıkları ve büyüklükleri vurgulamada önemli bir araçtır. Renk kontrastı ile yapılan beyaz üstünde siyah, mavi üstünde sarı kullanımı fotoğrafta vurucu bir etki yapar.


                                                                    Fotoğraf 2.10


> İçeriksel kontrast: Fotoğrafların pek çoğu şu ya da bu şekilde biçimsel kontrastı kullanırlar. Ama içeriksel kontrastın kullanılması için anlatımın özünde bu zıtlığın bulunması gerekir. Fotoğrafın anlattığı konuda hiçbir zıtlık yok ise, hatta tersine büyük bir oyum var ise ( ki fotoğrafların pek çoğu böyledir. ) bir içerik kontrastı aramak gereksizdir ( Kırda çift süren adamın arka planındaki tarla ağaçları hiçbir kontrast öğesi içermezken fonda nükleer santral görüntüsü bir içeriksel kontrasta verilebilecek örnektir.). 

                                                                         Şekil 2.11


Fotoğraf, ışıkla yazma ışıkla çizme sanatıdır. Bu sanat varoluşunu ışığa borçludur. Bir nesnenin görülebilmesi için kendisinin bir ışık kaynağı olması ya da üzerine düşen ışığı yansıtması gereklidir. Işığın dört temel özelliği, üç hâli ve iki türü olduğunu söylemeliyiz.
Özellikleri :
> Parlaklık: Işığın şiddetinin ( yoğunluğunun ) bir ölçüsüdür. Pozometre ile ölçülen bir büyüklüktür.
> Yönü: Işığın yönü, fotoğrafçının en kolay ve en etkili olarak kullanabileceği özelliğidir. Işığın yönü oluşan gölgenin pozisyonunu ve yoğunluğunu belirler. Cephe ışığı, yarı cephe ışığı, yanal ışık, ters ışık, tepe ışığı ve alttan gelen ışık olmak üzere yönleri çeşitlendirmemiz mümkündür.
> Renk: Fotoğrafçılıkta ışığın rengi çok önemli bir faktördür. İnsan gözünün töleransı nedeniyle beyaz olarak algıladığımız pek çok ışık kaynağı aslında beyaz renkte değildir. Film tarafından gerçek renklerde algılanırlar.
> Kontrast: Işık kaynağından çıkan ışınların konu üzerinde yarattığı en açık ve en koyu noktalar arasındaki yoğunluk farkıdır.






Halleri :
> Direkt ışık: Işığın kaynağından çıktıktan sonra hiçbir engelle karşılaşmadan konu üzerine geldiği hâldir.
> Yansıyan ( endirekt ) : Işığın kaynağından çıktıktan sonra doğal ya da yapay yollarla yansıyarak konu üzerine geldiği hâldir.
> Yaygın ( “difüz” ) ışık: Işığın belli bir süzgeçten geçirilerek konunun üzerine yansıtıldığı bir hâldir.
Türleri :
> Doğal ışık: Doğal ışık kaynaklarına örnek olarak güneş, ay ve yıldızları verebiliriz.
> Yapay ışık: Yapay ışık kaynaklarına ise flash ev ampulü, floresan ampulü, ateş ve mum olarak örnek verebiliriz.


2.1.12. Perspektif
                                                                     Fotoğraf 2.13


Bize yakın olan objelerin büyük, uzak olan objelerin ise giderek daha küçük görülmesi etkisidir. Bu etki uzaklığı algılamamızı sağlar.
Şekilde görüldüğü gibi, bize dönük yüzeylerdeki boyutlar kendi oranları ile iz düşüme girerken bizden uzaklaşan çizgilerin boyları iz düşüme girerken kısalır. Başka bir söyleyişle, bizden uzaklaşan çizgiler üzerinde dizili eşit boyuttaki objeler, iz düşüme gittikçe küçülerek girer. 

                                                                      Şekil 2.14


Perspektif, iki boyutlu her türlü görsel malzemede ( mimari çizimler, grafik resimler, vb. ) üçüncü boyutu anlatmanın en etkili yoludur. Fotoğrafta benzer şekilde uzaklığı ya da derinliği anlatabilmek için perspektiften yararlanılır.
Geniş açılı objektiflerin perspektifi, abartma etkisi yani yakındakileri daha yakın uzaktakileri ise daha uzakta gösterir. Bu etkiyi verimli kullanabilmek için geniş açılı objektif ile konuya iyice yaklaşılmalıdır. Böylece konunun boyu büyürken arka plandaki nesneler küçülecektir. 
Uzun odaklı teleobjektifler ise perspektif etkiyi ortadan kaldırma yeteneğine sahiptir. Tele objektifler ile uzaktan çekilen görüntülerde konu ile arka plan arasında hiçbir uzaklık yokmuş gibi algılanır. Bu etkiye perspektif yığılma denir ( örnek: Teleobjektifle çekilen bir gün batımı fotoğrafında ufuk çizgisi üzerinde yer alan yapılarla güneş arasında hiçbir uzaklık yok gibidir.


2.1.13. Keskinlik
Keskinlik, konunun her noktasının görüntüye birer keskin nokta olarak, her düz çizginin de görüntüye birer doğru olarak yansımış olması demektir. Bunu sağlamanın birinci adımı, kusurları giderilmiş bir merceğin kullanılması. İkincisi ise iyi bir netleme yapılmasıdır.
Bu arada “flu” bölgeler, en az net bölgeler kadar değerlidir. Dikkat edilmesi gereken iki noktadan ilki, keskin bölgenin fotoğraf alanı içindeki oranı ilgi merkezi olmayı hak edecek büyüklükte olmasıdır. İkincisi ise fotoğraftaki en vurgulu ışık değerlerinin bu net bölge üzerinde olmasıdır.


2.1.14. Doku
Belli bir çerçeve içersindeki yüzeyin parçalanmasında belli bazı oranların söz konusu olduğunu, bu bölme işleminde ortaya çıkan yüzeylerin istenen anlatım doğrultusunda zenginleştirilmesi de başvurulan yöntemlerden biridir. Bu yönteme “yüzeye doku kazandırma” ya da doku araştırması diyebiliriz.
Doku ifade eden çizgi, nokta ve tonların yüzeye kazandıracağı soyut zenginlik dışında, yüzeyin doğal yapısını yansıtmak ya da küçük çapta “rölyef’ kazandırmak gibi işlevleri vardır.
Örnek: Bir çerçeve içinde iyice abartılmış dokusuyla bir kumsal, bir duvar parçası ve bir sepet örgüsü soyuta doğru giden ilginç doku bileşimleri oluşturur.
Gelen ışığın, yönüne ve açısına bağlı olarak aynı yüzeyin doku görünümünde önemli değişiklikler oluşturur. Aynı yüzeydeki doku sabah ve öğle saatleri arasında değişik biçimler gösterir. Kapalı havada ise doku etkisi oldukça zayıflar. Doku araştırması, ışığın amacına göre kullanılmasıdır.


2.1.15. Hız ve Hareket İzlenimi
Hız ve hareket izlenimi, hareket eden objenin, hareketle aldığı sonsuz biçimden sadece birinin fotoğrafa net olarak yansıması demektir.
                                             Fotoğraf 2.16 Hareketli objenin keskin görüntüsü


> Objenin hızına, objektife olan uzaklığına ve objektifin odak uzaklığına bağlı olarak görüntünün net olarak saptanabilmesi için “obtüratör” hızının belli bir sınırın altına düşmemesi gerekir. Bu hızın altına düşer ise, makine tripota bağlı olsun, görüntü renksiz olur.
> Durağan konular çekiliyor ise, eğer makine tripota bağlı değil ise “obtüratör” hızı belli bir minimuma geçmelidir. Bu hız durağan objeler için 1/f olmalıdır.


Örnekler:
Heyecanlı bir konuşmayı görüntülerken, konuşmacının havaya kalkmış eli ya da sallanan parmağı “flu” çekilir ise, hareketi anlatmada daha etkili olabilir.
Bir bale çekiminde hızlı bir hareketin meydana getirdiği kısmı netsizlik, donmuş bir dansçı görüntüsünden daha etkileyicidir.
Bir akarsu ya da şelale fotoğrafı çekerken dökülen suları donduracak bir “obtüratör” hızıyla çekmek su taneciklerini buz hâline getirir.


2.2. Kompozisyonda Biçimsel ve Görsel Öğeleri Yerleştirirken Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar
> Kompozisyonda olabildiğince sade fon kullanınız.
> Parçalı ışıkların sebep olduğu delik deşik ve karışık fonlardan kaçınınız.
> Ana fonunuzu belirgin bir tonda seçiniz. Koyu ya da açık lekeler oluşturunuz.
> Lekelerin ait oldukları objeleri tanımlayarak, temiz ve berrak olmasını sağlayınız.
> Üst üste binen karmaşık şekillerden kaçınınız.
> Gökyüzü, beyaz bir duvar, açık renkte herhangi bir ton kullanıldığı zaman, aydınlatmanın tam ya da yarı ters ışık şeklinde olmasına dikkat ediniz.
> Tam ters ışık ile objelerin siyah siluetleri kullanılabileceği gibi yerden bize doğru uzanan gölgeleri ya da bir duvar üzerine düşen gölgeleri kullanınız.
> Leke değerlerini mutlaka bir objenin maddesel silueti ile değil, onun gölgesi ile ifade ediniz.
> Mavi rengin egemen olduğu fonları olduğundan daha koyu göstermek için siyah- beyaz fotoğrafta sarıdan kırmızıya kadar uzanan çeşitli kontrast filtreleri kullanınız. 


3. KOMPOZİSYONDA BİÇİMSEL VE GÖRSEL ÖĞELER


Fotoğrafların teknik ve içerik olarak değerlendirilip, nasıl çekildiklerine dair bir takım sonuçlara ulaşma işlemine “fotoğraf okuma” denir.
Bir fotoğrafı incelediğimiz zaman, nasıl bir objektifle, nasıl bir ışık altında ve hangi kompozisyon kurallarına uyarak çekildiğini keşfetmek fotoğrafçılar için önemlidir.


3.1. Konunun Formunu Anlaşılabilirliğini Vurgulayacak Olan Bakış Açısı
Fotoğrafı çekilecek konunun dış hatlarının yani formunun büyük bir önemi vardır. Bu formun rahat algılanabilir olması, onun anlaşılabilirliğini arttırır.
En iyi bakış açısını bulabilmek için, alan derinliğini verecek bir diyafram değerinin seçilmesi gereklidir. Hareket özelliğine göre enstantane belirlenmelidir. Konunun çerçeve içersine yerleştirilmesi bir başka önemli noktadır. Arka planın ve çerçeve kenarlarının kontrol edilmesi, iyi bir bakış açısı yakalamak için dikkat edilmesi gereken son noktadır. Geriye can alıcı anı bekleyerek çekim yapılmalıdır.


3.2. Konuya Uygun Fon Seçiminde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
> Bir binayı fotoğraflamak için mimarı özelliklerin görülebileceği bir açıdan çekim yapılmalıdır.
> Çeşitli yeryüzü parçalarını, formların en iyi görülebileceği noktadan görüntü alınmalıdır.
> Doğada çeşitli ağaç, çiçek, böcekleri görüntülerken yaprakların ve dalların konuya odaklanmış olan ağaç ve çiçeklerin dışında görüntüde başka parçaların alınmamasına önem verilmelidir.
> Çekimde bütün yalınlığı ortaya çıkaracak bir çekim açısı bulunmalıdır.
> Temiz bir fon önünde değişik uzaklıklarda çekim yapılmalıdır.
> Konunun gerisinde tüm mekân ve ayrıntılar soyutlanmalıdır.
> Arka plan, yardımcı öğe olarak kullanılmalıdır.
> Anlatımın olumsuz etkilenmesi, tahrip edilmesi önlenmelidir.
> Gereksiz ayrıntılar ayıklanmalıdır.
^ Fondaki leke dağılımı, fondaki lekeler arası kontrast derecesi, ortam ve atmosfer koşullarına bağlı olmalıdır.


3.3. Konuya Uygun Işık Seçiminde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
> Temiz bir fonun varlığından emin olunmalıdır.
> Doğal ışık, yeterli değil ise yapay ışıktan yararlanılmalıdır.
> Işığın, miktarı ve niteliğine dikkat edilmelidir.
> Sert öğle güneşi altında çekim yapmaktan kaçınılmalıdır. Eğer yapılırsa, olumsuz gölgeler oluşturularak ifade bozulabilir
> Açık havada iseniz, sabahın ilk saatleri ile akşamın son saatleri kullanılmalıdır. Çünkü gün ışığı bu zaman periyodunda daha yumuşaktır.
> Çekim sırasında bir yansıtıcı kullanılması, gölgelerin yumuşatılmasında etkilidir.