7 Temmuz 2012 Cumartesi

Kompozisyon


1. FOTOĞRAFTA KOMPOZİSYON


1.1. Tanımı


Kompozisyon; ayrı parçalardan birleştirme yoluyla dengeli ve düzenli bir bütün oluşturma işidir. Fotoğrafta kompozisyon ise fotoğraf çerçevesine giren objeleri göze hoş
gelecek şekilde seçme ve düzenleme işidir. İşin güzel olması demek fotoğrafta verilmek
istenen mesaj ın yerini bulması ve fotoğrafın akılda kalıcılığını artırması demektir.
Zaten amaç, kâğıt üzerine yansımış görüntülerin belirli bir anlamı ve içeriğinin olmasını sağlamaktır. Çekilen fotoğrafın mükemmel olması için çerçeve ayarının kusursuz yapılması, fotoğraflanacak objeleri tam olarak almakla ve iyi bir ışıklandırmayla gerçekleşecektir.
Fotoğraf çekiminde dikkat gerektiren en önemli konu, çerçeve (marj) ayarıdır. Bu ayarlamada objelerin çerçevedeki konumları, yansıtma şekli ve renk- ışık kompozisyonu en fazla dikkat edilmesi gereken noktalardır. Çerçeve ayarında, özellikle manzara çekimlerinde, ufuk çizgisinin alacağı konum önemlidir. Ufuk çizgisi, çerçevenin alt ve üst çizgilerine paralel olabilir. Çerçevenin altında ve üstünde yer alabilir. Ama asla ortaya getirilmemelidir. Ufuk çizgisinde maksat, gökyüzünün çerçevedeki görüntüsüdür. Bazen gökyüzü, çerçevenin
her tarafında gözükürken objeler ortada bir konum alır. Bu ayar çok fazla kullanılmaz ama daha çok ufuk çizgisinin çerçevenin üst kısmında yer alması genel kabul gören ayardır.
Fotoğrafta kompozisyon ayrı ayrı parçalardan birleştirme yoluyla dengeli ve düzenli bir bütün oluşturma ve kare içindeki konuları göze hoş gelecek şekilde seçme ve düzenleme işidir. Bir başka deyişle; fotoğrafta kompozisyon fotoğrafla verilmek istenen anlamı, fotoğrafa bakan kimsenin herhangi bir yardım almadan rahatlıkla alabilmesidir.
Fotoğraf mesaj ının okunaklı ve belirgin olması gerekir yani her karenin bir kritik anı vardır. Örneğin yüz metre koşucuların start çizgisinden fırlayışları, hareketin başlangıcıdır. O an fotoğrafçılıkta kritik an olarak kabul edilir. Fotoğrafta kompozisyonu sağlayabilmek için bakış yönü diğer bir etken olarak kabul edilir. Objelerin yönü ve hareket alanları fotoğrafa sürekli başka anlamlar katabilir. Yani anlık bir bakış açısı konuyu farklı aktarmaya neden olabilir.


                                         Fotoğraf 1.1: Konusu insan olan bir kompozisyon


Konunun objektife uzaklığı veya makinenin konuya uzaklığı kompozisyon oluşturmada önemli bir etkendir. Obje insan ise konunun objektife uzaklığının veya makinenin konuya uzaklığının; kişinin uğraşını, bakış açısını, bakış yüksekliğini ve uzaklığını yansıtacak nitelikte olmasına dikkat edilmelidir; yani sokakta oyun oynayan çocukların, fotoğraflarının net olarak çekilebilmesi için belirli bir mesafede olmaları gerekir.
Kaydedilen her görüntü, sonuçta bir anlam ifade eder; ancak bu görüntüyü istenen niteliklere göre çekebilmek için bazı ölçütler olduğunu bilmelisiniz. Bu ölçütlere, “kompozisyon ögeleri” denir. Şimdi bu ögeleri tanıyalım:


1.2. Fotoğrafta Kompozisyon Öğeleri


1.2.1. Belirginlik
Fotoğraf için en önemli öge, belirginliktir; çünkü fotoğraf ile verilmek istenen mesajın, izleyici tarafından anlaşılması için çekilen fotoğrafın belirgin olması gerekir. Fotoğrafın belirgin olması, bir iletişim aracı olan fotoğrafın mesajını en okunaklı biçimde ortaya koymasıdır. Zaman ve üçüncü boyutun zihinde canlanabilmesi için çekilen konu hakkında izleyicinin önceden zihninde var olan duyumlarından yararlanılır. İşte bu nedenle fotoğraf, üzerinde önceden fikir birliğine varılmış biçimler demetidir.


                                           Fotoğraf 1.2: Konusu doğa olan bir kompozisyon


Her izleyici, fotoğraf karesini oluşturan ögeleri, zihnindeki binlerce görüntüden biriyle çakıştırıp fotoğrafı geçmiş deneyimlerine göre yorumlayacaktır; bu nedenle ne anlatmak istediğini iyi anlatamayan yani yeterince belirgin olmayan bir fotoğraf, izleyicide farklı duygular ve düşünceler uyandırır. Bu durum ise izleyiciye aynı duygu ve düşünceleri yansıtmaya yarayan fotoğrafın en güçlü iletişim aracı olma özelliğini kaybettirir. Bir fotoğrafla anlatılmak istenen; yardımcı ögeler, zamanlama ve olayın belirginliği ile bir anlam kazanır. 


1.2.2. Sadelik


Bir fotoğrafta, ana ögenin yanında birçok yan öge yer alır. Fotoğraf makinesi, gördüğünü film veya dijital ortama aktardığından, ana konuyu destekleyen ögelerin dışında kalan ögelerin, fotoğraf karesinden çıkarılması gerekmektedir. Bu sisteme ayıklayıcı yöntem adı verilir. Bir başka ifade ile vizörden görülen; fakat fotoğraf karesinde olmasını istemediğimiz ögelerin temizlenmesi ya da konu içindeki ağırlığının azaltılması sistemi ayıklama sistemidir. Fotoğrafçı ayıklama işlemini gerçekleştirebilmek için çekim noktası değiştirilebildiği gibi, alan derinliğinin etkisini de kullanılabilir. Örneğin, bir portre çekiminde modelin arkasında ve önünde yer alan istenmeyen ögelerin, alan derinliği azaltılarak flu hale getirilmek suretiyle fotoğraf karesi içindeki önemi azaltılabilir.
İstenmeyen ögelerin çerçeve dışında kalması, değişik bir çekim noktasının kullanılmasıyla sağlanabildiği gibi, farklı odak uzunluğuna sahip objektifler kullanılmak suretiyle de sağlanabilir. Bazen fotoğrafını çekeceğimiz konu için gereksiz gördüğümüz öge canlı bir varlık olabilir. Bu durumda onun oradan ayrılmasını beklemekten başka çare yoktur. Bazen saatlerce beklememiz gerekebilir. Uzun süre beklemek, konu üzerindeki ışığın durumunu ya da modelin ifade biçimini değiştirebilir.
Sadeleştirme için kullanılacak yöntemlerden biri de perspektiften yararlanmaktır. Örneğin bir futbol maçında, stadyumda izleyicilerden seçtiğimiz konu, yüzlerce insandan biri olabilir. Bu durumda geniş açılı bir objektifle, konuya yaklaşarak, öndeki insanı (ana temayı teşkil eden) abartarak büyütüp, arkadaki insanların fotoğraf karesi içerisinde kaplayacakları alanın oranını küçültmek suretiyle diğer insanların konu üzerindeki ağırlığı azaltılabilir. Bir başka yöntem ise; çekim noktasında değişiklik yapmak yani farklı bir çekim noktası kullanmaktır. Fotoğrafı sadeleştirmek en az öge ile en iyiyi anlatmaktır. Yoksa tek bir şeyin fotoğrafını çekmek, fotoğrafın sadeleştirilmesi anlamına gelmez. Örneğin, bir insanın yazı yazmasını anlatmak için, bir kalem fotoğrafı çekmek, kişinin yazı yazmasını anlatmak için yeterli değildir.


                                          Fotoğraf 1.3: Konusu doğa olan bir kompozisyon 


1.2.2. Ritim


Bir cismin tekrarlanan görüntüsü ya da peş peşe benzer elamanlar dizisi, aynı elamanların tekil görüntülerinden daha etkileyicidir. Belli bir düzene göre tekrarlama, sayısal değerinden fazla bir zenginlik ifade eder. Ritmi oluşturan ögelerin düzenli tekrarı, düzensiz tekrarından daha güçlü etki yaratır örneğin; yoldaki telefon direkleri, yol çizgileri, dizi dizi ağaç kümeleri gibi.


                         Fotoğraf 1.4: Konusu şehir olan bir kompozisyon arka arkaya gelen benzer 
                                              nesneler fotoğrafta ritim duygusunu artırır.


1.2.3. Uyum


İki ya da daha çok ögenin birbirini hareket, biçim, renk ve ton değerleri bakımından desteklemesi anlatıma güç katar. Uyumda, benzer ögelerin yan yana kullanılması anlatımı güçlendirirken ritimde, benzer ögelerin belirli aralıklarla tekrarlaması anlatımı güçlendirmektedir. Bazen ritim ve uyum birlikte kullanılabilir. Hareket eden ögelerin aynı tarafa yönelmesi ya da duran nesnelerin aynı tarafa yönelişi hareketteki uyumu sağlar. Küçüklü büyüklü benzer biçimlerin arasında biçim uyumu söz konusudur.
Renk uyumu olarak da renk çarkındaki komşu renkler arasındaki uyum anlatımı zenginleştirir; örneğin mavi renkle birlikte yeşil ve mor renklerin kullanılması, renk uyumunu sağlar. 


                                       Fotoğraf 1.5: Konusu gün batımı olan bir kompozisyon


1.2.5. Kontrast


Kelime anlamı, “zıtlık” demektir. Fotoğrafta yer alan ögelerin gerek ışık, gerek objeler ve gerekse renk bakımından karşıt bir anlam ifade edecek şekilde yer almasıdır; ancak bazen de bu tür zıtlıklar gerekebilir; çünkü birbirine zıt ögelerin birlikte kullanılması konunun belirginliğini artırabilir. Örneğin; bir insanın boyunun çok uzun olduğunu göstermeniz için yanına normal boydan veya kısa boylu bir insanın görüntüsü gerekir. Bir cismin büyüklüğünü göstermek için kendi eş değerinde bir şeyle fotoğraflanması gerekir fakat fotoğrafta büyüklüğü vurgulamak istersek daha küçük bir öge ile fotoğraflamak uygundur. Örneğin, bir basketbolcu uzun boylu bir kişinin yanında gerçek boyunda bir görüntü sergilerken, kısa boylu bir kişinin yanında boyu abartılı olarak vurgulanır. Farklı yönlere giden iki kişinin görüntüsü harekette kontrast oluştururken bir üçgen ile dairenin birlikte fotoğraflanması biçimsel kontrastı meydana getirir. Renkle ve tonlarla da kontrast elde edilebilir. Burada birbirine zıt renklerin kullanılması en belirgin kontrasttı verirken, ara tonların ve renklerin kullanılması dereceli bir kontrast oluşmasını sağlar. Özellikle sıcak ve soğuk renklerin birlikte kullanılması fotoğrafa ayrı bir anlam katar. Aşırı kontrast fotoğrafın belirginleştirilmesinden ziyade konunun ve ilginin bölünmesine ve dağılmasına yol açacağı unutulmamalıdır.


                                  Fotoğraf 1.6: Zıt renklerle oluşturulmuş bir kontrast kompozisyon


1.2.6. Işık


Bu bölümde ışığı; fotoğrafta kompozisyon ögesi olarak inceleyeceksiniz. Işıkla ilgili temel bilgileri daha sonra detaylı olarak göreceksiniz. Fotoğraflanan bir konunun belirginleştirilmesinde en etkili araç ışıktır. Konuda vurgulanmak istenen noktaların diğer bölgelere göre daha aydınlık olması ya da istenmeyen görüntüleri fotoğraf karesinin dışına taşımak için bu bölgelerin çok aydınlık ya da karanlık olmaları fotoğrafta konunun belirginliğini artırır. Zorunlu kalmadıkça (Siluet fotoğrafları) ters ışık ve cephe ışığını, fotoğraftaki derinlik etkisini kaybettireceğinden kullanmamak yerinde olur. Konuda derinlik kazandırması ve aşırı kontrastı engelleyebilme özelliği olan yanal ışık fotoğraf belirginliğini artırır. Mezar taşlarındaki yazıların fotoğrafını çekerken yazıların okunabilmesi için 45 derecelik bir açıyla gelen yanal ışık kullanmak en uygun ışık açısıdır. Bu fotoğraf cepheden gelen ışıkla çekildiğinde yazıların okunması imkânsızlaşır.


                                         Fotoğraf 1.7: Konusu gün batımı olan bir kompozisyon


 Işık, konunun belirginleşmesini sağlayan bir araç olmasının yanında alan derinliği etkisini de sağlayan en önemli araçtır. Gittikçe parlaklığı azalan konularda ve ana temanın çevresinde oluşan parlak çerçevelerle bu etki yakalanabilir. Sıcak ve soğuk renklerin birlikte kullanılması da alan derinliği etkisi sağlar.
Işık, fotoğrafta kompozisyon için önemli ögedir.


1.2.7. Perspektif


Fotoğraflanan konuda istenilen bölgelerin daha belirgin olarak vurgulaması için izlenen yollardan biri de perspektif etkisidir. Cisimlere belli bir noktadan bakıldığında görülen şey, bulunulan noktadan görünen konunun görsel gerçeğidir. İnsan beyni objeleri bir zaman anında değil, bir zaman sürecinde algıladığından perspektif bozulmalarını zihinde düzelterek algılar. Örneğin, tren raylarına baktığımızda bu rayların belli bir mesafeden sonra birbirine birleşiyormuş gibi görülmelerine rağmen hiç kimse bu rayların birleştiğini düşünmez. Fotoğraf ise bir anın bir noktadan tespiti olduğundan aynı noktadan rayların fotoğrafı çekildiğinde, fotoğraf kâğıdında bu birleşme etkisi yok edilemez. Perspektif etkisinden yaralanarak bazı ögelerin vurgulanması sağlanabilir. 10-12 katlı iki binanın arasına girerek yerden gökyüzüne doğru çekilen bir fotoğrafta binaların gökyüzünde birleşiyormuş etkisi yaratılabilir. Bazen geniş açılı bir objektif kullanılarak perspektif etkisi artırılır, bazen tele objektif kullanılarak nesneler arasında, uzaklıklarına bağlı olarak ortaya çıkacak olan, büyüklük etkileri azaltılabilir.


                                             Fotoğraf 1.8: Işıkla yapılmış bir kompozisyon

1.2.4. Keskinlik


Fotoğrafta keskinlik çeşitli etkenlere bağlıdır.


1.2.8.1. Netleme Olayına Bağlı Keskinlik
Bu bir anlamda çekilen fotoğrafın netliğinin yapılmasıdır. Objektiften gelerek film üzerine düşen görüntünün bir noktada kesişerek netleşmesi objektif odak uzunluğunun netleme halkası yardımıyla ileri geri oynatılmasıyla sağlanır. Bir fotoğrafta her tarafın net olması çoğu zaman arzu edilmez; çünkü fotoğrafımızda bir şeyi onun doğal atmosferinden sıyırıp yine doğal ortamı (fotoğrafçının karar verdiği ortam) içerisinde izleyiciye sunmak istiyoruz. Bu sunma işlemi içerisinde; fotoğraf karesine giren istenmeyen görüntüleri netsizleştirerek ana tema üzerindeki etkisini artırıp konumuzu daha belirgin hale getirebiliriz.


1.2.8.2. Gelen Işığın Türüne Bağlı Keskinlik
Bir fotoğrafta kontrastın yüksek olması keskinliği artırır. Bir portre fotoğrafı çekerken kişiyi olduğundan yaşlı göstermek için cephe ışığı kullanılırken daha genç göstermek için yumuşak ışık (yanal ışık) kullanılır. Örneğin bir tarihçi; mezar taşındaki yazıları okuyabilmek için çekeceği fotoğrafta, mezar taşının rengine zıt bir renk kullanması yazının taş üzerinde belirginleşmesine ve fotoğrafta daha rahat okunabilmesine imkân sağlar.


1.2.8.3. Çözümleme Gücüne Bağlı Keskinlik
Burada duyarkatın ya da kullanılan objektifin çözümleme gücüne (milimetrede kaç çizgi ayırdığının ölçüsü) bağlı olan gerçek bir keskinlik söz konusudur. Çözümleme gücü yüksek bir objektifle çekilen fotoğrafın keskinliği ile sıradan bir objektifle çekilen bir fotoğrafın keskinliği birbirinden farklıdır. İnce grenli film ya da kart kullanılarak aynı fotoğraf farklı keskinlikte elde edilebilir.


1.2.5. Doku


Belli bir çerçeve içerisindeki yüzeyin parçalanmasında belli bazı oranların (altın kesim oranı) kullanılması, görüntünün daha ilgi çekici olmasını sağlamaktadır. Bu bölme işleminde ortaya çıkan yüzeylerin istenen anlatım doğrultusunda zenginleştirmesi ilgi çekiciliği artıracaktır. Bu yönteme, yüzeye doku kazandırma ya da doku araştırması denir. Doku ifade eden çizgi, nokta ve tonların yüzeye kazandıracağı soyut zenginlik dışında yüzeyin doğal yapısını yansıtmak ya da küçük çapta derinlik kazandırmak gibi işlevleri de vardır.


1.2.6. Hız ve Hareket İzlenimi


Fotoğrafın, belli bir anın iki boyutlu bir düzlem üzerine saptanması olayı olduğunu daha önceki konularda belirtmiştik. Çevremizdeki olaylar bir anda başlayıp biten olaylar olmayıp belli bir süreç içinde gerçekleşen olaylardır. Bu olayların bir süreç içinde ifade edilebilmeleri onların hareket izlenimlerinin duyarkata aktarılmasıyla sağlanabilir. Bisikletle dolaşan kişinin hareket halinde olduğunu fotoğraf karesine düşürmenin değişik yolları vardır.
Bu yolların başında, bisikletin hareket hızının üstünde bir örtücü hızı kullanılması gelir. Bu durumda bisiklet ve sürücüsü ile birlikte çevre net olarak görülecek, buna bağlı olarak iki tekerlekli bisikletin yer çekimine rağmen ayakta durması onun hareket halinde olduğu izlenimini izleyicide yaratacaktır. Bir başka yol bisikletin hızının altında bir örtücü hızı kullanmaktır. Bu durumda da çevrenin net olarak film üzerine düşmesi sağlanırken bisikletin ve sürücüsünün netsiz görüntüsü hareket izlenimini yaratacaktır. Diğer bir yol ise, düşük bir örtücü hızı kullanarak bisikletin hareket yönünde, makineyi hareket ettirirken fotoğrafın çekilmesidir. Bu durumda bisiklet ve sürücüsü net iken çevre netsiz olarak film üzerine düşecektir. Kullanılabilecek yollardan biri ise bisikletin hareket hızının üstünde fakat sürücünün el ve ayaklarının hareket hızının altında bir örtücü hızı kullanmak ve makineyi hareketsiz kılmak en çarpıcı görüntünün elde edilmesini sağlar. Bu durumda fotoğrafta çevre ve bisikletle birlikte sürücü net, buna karşılık sürücünün hareket halinde olan elleri, ayakları ve bisikletin tekerleri netsiz olacağından bisikletin hareketi fotoğraf karesinin üzerine en belirgin olarak yerleşmiş olacaktır.
Hareket ve hız izlenimi hareket halinde olan objenin hızının altında bir örtücü hızı kullanılarak fotoğraf çekildiği zaman hareketli kısım netsiz olacağından burada bir hareket izlenimi oluşur. Örneğin, güneş battıktan sonra caddelerin fotoğraflarının çekilmesi durumda çok değişik fotoğraf elde edilebilir. Bu durumlarda cadde üzerinde ışıklandırılmış yapılar net ve belirgin, hareket halindeki araçların stop lambaları, yol üzerinde kırmızı çizgilerin oluşmasını sağlarken, hareket halindeki insanlar, netsiz birer leke olarak görüntülenir.


                                    Fotoğraf 1.9: Fotoğrafta hız ve hareket konusuna bir örnek


1.2.7. Bütünlük


Her fotoğraf, bir mesajın iletimi için çekilir. Niçin çekileceğine karar verilmeyen bir fotoğrafı çektikten sonra “Bu ne işe yarar, ben burada ne anlatabilirim.” diye düşünmek biraz zorlama olur. Bu nedenle öncelikle fotoğrafı niçin çektiğimizin cevabını bulmalıyız. Fotoğrafımızda ana tema ve bunu destekleyen ögeler bir bütünlük içinde verilmelidir. 
İzleyiciyi vurgulamak istediğimiz mesaj ın dışına itecek görüntü ve ögelerden kurtarmak için fotoğrafın belirgin ve bir tercümana ihtiyaç duymadan okunup anlaşılabilecek kadar sade olması gerekir.
Fotoğrafta ana öge belirlendikten sonra yardımcı ögelerin belirginliğini azaltmak ve kare içerisindeki oranını düşürmek için uygun çekim noktasından görüntülenmesi gerekir. Fotoğraf çekerken ister pasif düzenlemeyi, isterseniz aktif düzenlemeyi tercih ediniz, sonuçta kare içerisinde istenmeyen bazı ögelerin ayıklanması çok zordur. Ayıklanamayan ögelerin fotoğrafın bütünlüğünü bozmaması için çekim noktasının tespitinde azami gayretin gösterilmesi gerekir. Bazen birden fazla şeyin bir karede anlatılmaya çalışılması hiçbir şey anlaşılamayacak duruma gelmektedir. Bu nedenle fotoğrafta ikinci üçüncü mesajların oluşmasına yol açacak düzenlemelerden kaçınarak, tüm elamanların ana konu etrafında şekilleneceği bir kompozisyon tercih edilmelidir.


1.2.12. Denge
Pozlandırılmış olan bir fotoğrafta ögeler arasındaki uyum, belirginlik ve bütünlüğün yanında aranan önemli bir görsel unsur dengedir. Denge ana öge ile yardımcı ögeler arasında, boyut, renk, ton, biçim ve kontrast dengesinin sağlanması anlatımı güçlendirirken fotoğraftaki uyumu, belirginliği ve bütünlüğü sağlar.
Fotoğraftaki denge kavramı, fizikteki ve matematikteki denge kavramının içeriği ve anlamıyla aynı şeyi ifade eder. Fizikte, kaldıraç yasası olarak adlandırılan yasaya göre; bir el terazisinde mesnedin yakınına asılan ağır bir madde ile mesnedin uzağına karşı tarafa asılan hafif bir madde arasında ağırlık bakımından fark olmasına rağmen terazi dengede durur. Bu yasadan hareket ederek düzenlemede lekeleri renkleri, büyüklükleri ve tonları bakımından merkeze olan uzaklıklarına göre dengeye getirilebilir. Burada uyulacak kural ögelerin ağırlıklarının merkeze uzaklıklarının çarpımının eşit olmasıdır. İnsan, simetriden ziyade simetri olmayan düzenlemeleri tercih etmektedir. Bu nedenle görüntüde bir birine eş değer iki ayrı düzenlemenin oluşmasını engellemek için, merkezden farklı uzaklıklarda ve değişik ağırlıklarda ögelerin düzenlenmesi gerekir. Ağırlık kavramı, fizik ve matematikteki anlamından farklı bir anlamda fotoğrafçılıkta da kullanılmaktadır. Fotoğraf açısından ögelerin ağırlığı, fotoğraf karesi içinde kapladıkları alan ile renk tonlarının çarpımıyla elde edilen değerdir. Örneğin, fotoğrafın merkezine uzaklıkları ve büyüklükleri aynı iki ögeden birinin rengi ve tonu, fotoğraf karesinin rengi ve tonuna yakın diğeri de zıt renkte oluşmuş bir fotoğrafta denge bozulmuştur. Bu durumda, genele zıt renkte olan ögeyi merkeze yaklaştırarak denge sağlanabilir. Bir manzara fotoğrafı çekerken bulutsuz bir gökyüzünün fotoğraf üzerindeki dengeyi bozmasını önlemek için çekim yaptığımız yerde ağaç yapraklarını ya da bulut görüntülerini gökyüzüne serpiştirerek buradaki boşluk giderilebilir ve fotoğrafta denge sağlanır.


                                                Fotoğraf 1.10: Fotoğrafta simetrik denge


1.2.8. Orantı


“Konuyu ortalama” veya “simetrik yerleştirme” akla ilk gelen orantıdır. Simetrik cisimlerin, bir noktadan veya bir eksen üzerinde simetrik göründükleri söylenebilir. Yalnız tam küre biçiminde bir cisim, her yerden simetrik görünür. Simetri, akıl ve ön yargı olarak benimsenen bir düzendir. Duygular ve sezgiler simetriye karşıdır. En basit simetri iki elamanlı simetridir. Bir gökyüzü fotoğrafı çekilirken ufuk çizgisinin fotoğraf karesini tam ikiye bölmesi, basit simetriye bir örnektir. Bu durumda oran 1/1 şeklinde gerçekleşir. Basit simetrinin dışında bir yüzeyi 3-4-5 eşit parçaya bölerek farklı simetrik görüntüler elde edilebilir. Çift rakamlı bölmelerde, ortada bir çizgi oluşurken tek rakamlı bölmelerde ortada bir bölüm oluşacaktır. Tek rakamlı bölmelerle de eğer ana konu bu bölüme yerleştirilir ve yardımcı ögelerle ana konu desteklenirse güçlü anlatım sağlayabilecek düzenlemelere ulaşılabilir.
Mimari eserlerde ve diğer görsel sanatlarda da kullanılan altın kesim kuralı bir yüzeyin zorunlu bölünmesi gerektiği durumlarda kullanılacak en iyi yöntemdir. Altın kesim kuralında bir yüzey, enine ve boyuna üç eşit parçaya bölündüğünde yüzeyde çizgilerin kesiştiği dört can alıcı nokta ortaya çıkar. Ana tema bu noktalardan birine yerleştirildiğinde anlatım ve görsellik açısından en uygun nokta bulunmuş olur. Şekilde görüldüğü gibi bu dört ana noktadan ana ögenin özelliğini ve anlatımını destekleyecek en uygun nokta seçilerek düzenlemenin yapılması gereklidir.
Bir fotoğrafta sadece ana konunun altın kesim kuralına göre yerleştirilmesi, orantının yeterli olması anlamına gelmez. Ana ögeyi destekleyen yardımcı ögeler de kendi bölmelerinde altın kesim kuralına göre yerleştirilmelidir. Bunun yanında, ana ve yardımcı ögelerin çerçevenin tümüne oranı da önemlidir. Mümkün olduğu ölçüde fotoğrafta ana öge karenin ortasına getirilmemelidir. Özel durumlar ve grup fotoğrafında bu kurala uyulmayabilir; altın kesim kuralına göre uygun bir noktaya yerleştirilmelidir.
Orantı yalnız ana konu ve yardımcı konuların düzlem içindeki yerleriyle ilgili olmayıp aynı zamanda renk ve ton değerleri bakımından da denge göz önünde tutularak altın kesim kuralına göre bir orantı kurulmalıdır. Bir portre çekiminde saçların yüze oranı, başın vücuda oranı, açık bölgelerin koyu bölgelere oranı hep altın kesim kuralına göre düzenlenmelidir.


1.2.14. Yer Çekimi


Duvara ya da panoya asılı duran bir fotoğrafta eğri duran binalar, ağaçlar ya da herhangi bir şey insanı rahatsız etmektedir. Bu durumda hemen fotoğrafın duruş şekli değiştirilerek bu görüntü bozukluklarının giderilmesine çalışılır. Elimize bir fotoğraf aldığımızda bu fotoğraftaki ögelerin öncelikle yer çekimine göre doğru duracakları bir şekle dönüştürdükten sonra fotoğrafın içeriği ile ilgilenmeye başlarız. Bu tür düzenlemeler insanın doğasında var olan yer çekimi kuralının bir sonucudur. Eğik duran ağaçlar ya da varlıklar bir felaketin sonucu ya da habercisi olarak insan zihninde yer almaktadır.
Bir fotoğraf karesindeki ögelerin ağırlıklarının olduğunu bu ağırlıklarına göre denge, uyum, orantı gibi düzenlemeler yapıldığını daha önceki bölümlerde anlatmıştık. O halde ağırlığı olan her varlığın yer çekimi kuralına göre bir duruş şeklinin olması gerekir. Fotoğraf da doğadaki olayları estetik kaygıyı göz önünde tutarak yeniden yorumlama olduğuna göre yer çekim kanununa göre bu düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Fotoğraf karesi içerisinde ağaçların eğik durması ya da bir insanın öne arkaya doğru eğik olması rüzgârın veya hareketin ifadesi için kullanılabilir fakat bir binanın eğik olarak ya da bir ufuk çizgisinin eğik olarak fotoğraflanmasının hiçbir izah tarzı olamaz. Bizler de fotoğraflarımızı çekerken makinemizi yere (bulunduğumuz konuma göre değil) paralel tutarak bu çok basit fakat anlamlı kurala uymuş oluruz.


1.3. Konuyu İfade Edebilme


1.3.1. Görsel İfade
Görsel iletişimde soyutlama, daha kuvvetli ve özü çıkarılmış bir anlama doğru basitleştirme olarak tanımlanmaktadır. Herhangi bir anda görülen şeylerin anlamını çıkarmak ve düzen yaratmak için görsel bilgi ile doldurulmuş olması gerekir. Görsel analiz, görsel eğitim ile başlar; bireyin çevresine karşı nasıl bakması, neyi görmesi gerektiğini anlaması ve onun hakkında düşünme çabasıdır. Görsel analiz ile oluşan değer yargıları, bireyin çevresine karşı ilgi duymasına, onu daha duyarlı bir biçimde gözlemlemesine ve çevresini yargılamasına olanak sağlamaktadır. Görsel analiz, his ve hayal gücünü harekete geçirerek amaca uygun yorumlama becerisini de kazandırmaktadır. 
Fotoğraf 1.11: Görsel ifadeye örnek

                                                      Fotoğraf 1.12: Görsel ifadeye örnek


Yukarıdaki her iki fotoğraf da kişilerin kır kökenli olduklarını ve yok olmakta olan sanatlarımıza ait işlerle uğraşmakta olduklarını göstermektedir.


1.3.1. Algılama
Algılama; duyu organları yardımıyla çevredeki objelerin fark edilmesini, olayların açıklamasını içeren bir bilgi alma süreci sonunda ortaya çıkan psikolojik bir olgudur. Bir objeyi gördüğümüzde onun görsel algısını elde ederiz. Algılama, insanın var oluşunun kültürel ve bireysel varlığına dayanmaktadır. İnsan, dış dünyayı duyuları ( 5 duyu organı) ile ve bunların algı haline gelmesi sonucu tanır.  


Algının temel özellikleri şunlardır:
> Algılama, bireyden bireye değişen bir olgudur.
> Algılamada deneyim önemli bir rol oynar.
> Algılamada insan, çevreden amaçlarına uygun bilgi almaktadır.
> Algılama, davranışı yönlendirir; eylem için bir uyarıcıdır.
Ayrıntıyı görebilme, fark etme: Algıyı artırmak için onu bütünleyen, tamamlayan etkinlik, ayrıntıyı fark etmedir. Görsel not almada hız ve doğruluk, her bireyde geliştirilmesi gereken bir beceri olmasına karşın; en yetenekli birey için bile zaman, sınırlama getirmektedir. Bilginin birçok seviyesinin bilincinde olunduğu zaman, neye önem vermek gerekiyorsa o bilgi konusunda yoğunlaşılır; bu şekilde davranarak ayrıntıyı fark etmek için uygulama yapılır. Ayrıntıyı fark etme, birtakım işaretlerle de ifade edilebilmektedir.
Hayal gücünün geliştirilmesi: Gözleme dayalı tasarıma yönelik düşünmeye doğru ilerlemek için hayal gücünün geliştirilmesi gerekmektedir; çünkü yaratıcı bir tasarımcı için en önemli araç, hayal gücünün gelişmesine katkıda bulunan görsel hafızadır. Birey, görsel hafızanın zengin bir koleksiyonuna sahip olmalıdır. Hafızanın zenginliği iyi gelişmiş ve etkin bir görsel algılamaya dayanmaktadır. Görsel imaj toplamanın ve algılamayı bilinçli hale getirmenin en kolay yolu görsel not tutmadır.
Kompozisyon, ögelerin bir sistem içinde, ilkeler bağlamında bir araya getirilmesidir.


2. FOTOĞRAF KOMPOZİSYONUNDA KULLANILAN KONUMLAR


Fotoğraf çekiminde genellikle objelerin doğal görünüşleri yakalanmaya çalışılır; ancak istenen nitelikleri yakalayabilmek için objenin konumunu yönlendirebilirsiniz. Her ne kadar bu işlem mizansen olarak nitelendirilse de gerekli hallerde başvurabilirsiniz. Sizden istenen görüntülerde öne çıkarılması gereken objeler belirleyip çekim yapabilirsiniz. Önemli olan, istenen niteliklerde fotoğraf çekebilmektir.
Bir fotoğrafta anlatılmak istenen unsurlar ile çerçeve dışında bırakılması gereken unsurlar, çekim öncesinde iyi değerlendirilip tasarlanmalıdır. Çeşitli bakış açıları denenerek, kompozisyonu en iyi yansıtacak konum bulunmalı ve çekim yapılmalıdır.
Bir görüntü düzenlemesinde gözün bakış noktası, fotoğrafın 5/ 8’in üstündeki bir noktaya denk gelir. Bunu şöyle deneyebilirsiniz; fotoğraf kartı büyüklüğünde bir karton alınıp hiçbir gereç kullanmaksızın, sadece göz duyusuna göre orta noktanın bulunması istenirse, gözün orta nokta olarak belirlediği yer, çoğu kez kartın 5/8’in üstüne denk gelen noktadır.
Kısaca; fotoğrafta objeyi çerçevenin neresine yerleştirmeniz gerektiğini çok iyi belirleyip marj ayarını ona göre yapmalısınız ki fotoğrafla vermek istediğiniz mesaj başarılı olsun.
Fotoğrafta kompozisyon oluştururken kullanılan konumları şu başlıklar altında ele alabiliriz.


2.1. “S” Konumu


Fotoğraf kompozisyonunda “S” konumu konuyu anlatmak amacıyla kullanılan en iyi çerçeveleme yöntemlerinin başında gelir. Bir nehrin akışına, yolun gidişine derinlik katmak için “S” şeklinden yararlanabilirsiniz. Bu konumda dikkat edilmesi gereken şey “S” hareketinin birden bitmemesi ve eğrinin çerçevenin dışına taşırılmamasıdır.


                                    Fotoğraf 2.1: S” konumuna uygun bir fotoğraf kompozisyonu


2.2. Daire Konumu


Daire kompozisyonunda ögeler arasında eşitlik ve birlik vurgulanır. Objelerin çerçeveye dağılımında simetrik dağılım olması bu konumu daha da güçlendirir. Fotoğraf çekiminde bu konum fazla kullanılmaz; çünkü daire konumu, gözü yorar.


2.3. Üçgen Konumu


Kompozisyonda en kolay uygulanan konumlardan biri üçgen konumdur. Üçgen kompozisyonun başarılı olabilmesi için kenarlardan birinin çerçevenin kenarlarından birine paralel olması gerekir. Fotoğrafta üçgen konum, yukarıyı gösteren bir ok gibi duruyorsa oturmuşluğu; ters duruyorsa her an devrilebilecekmiş duygusunu uyandırır. Üçgen kompozisyon, objelerin arasında güçlü bir bağı işaret eder. Bir nokta ve bir çizgiden veya üç çizgiden üçgen kompozisyonlar oluşturulabilir. Üçgen kompozisyonda yatay ve dikey çizgilerin kesiştiği noktalar gözün ilgi merkezini oluşturur. 


                      Fotoğraf 2.2: Üçgen konumuna uygun bir kompozisyonu (Fotoğraf: Reha Bilir)


Doku içinde üçgen konumuna bir ömek çocukların kafalarını birleştiren bir çizgi ucu aşağıyı gösteren bir üçgen konum oluşturur. Karpuzlar ise birbirlerine benzer yapılarıyla çerçevenin tamamını kaplayarak bir doku oluşturmaktadır


2.4. Kare Konumu


Kare kompozisyonu, dört noktadan veya iki çizgiden oluşur; sonuçta kare görüntüsü verir. Ancak bu konum statik yapıyı da oluşturur. Bu özelliği nedeniyle pek sık kullanılmaz. Kompozisyonda kare konumunu, odak noktasını çerçevelemek için kullanabiliriz.


2.5. Ölçeklendirme


Ölçeklendirme, resim sanatından fotoğrafçılığa geçmiş eski bir yöntemdir. Bu yönteme göre fotoğraf çerçevesi karşılıklı kenarları eşit üç parçaya bölen ikişer çizgi ile dokuz parçaya bölünür. Fotoğrafını çektiğimiz objenin en uygun konumu bu yöntemle daha rahat belirlenir ve obje bu dokuz parçadan en uygun olanına yerleştirilir. Bu kompozisyon şeması hem yatay hem de dikey çekimlerde kullanılabilir. 

      Yatay Ölçeklendirme                               Dikey Ölçeklendirme


             Fotoğraf 2.3: Dikey ölçeklendirme yöntemine göre oluşturulmuş bir kompoziyon


2.6. Altın Noktalar Kuramı


Her fotoğraf kompozisyonunda bir ilgi merkezi vardır. Fotoğraf çeken kişinin başlıca amacı, izleyicinin dikkatini ilgi merkezine yöneltmektir. Bir kompozisyonda ilgi merkezi olarak akla ilk gelen yer genellikle çerçevenin ortasıdır. Ancak düşünülenin aksine bu yöntemle bazı konular hariç, pek güzel bir görüntü oluşturulamaz. O halde çerçevenin ilgi merkezi neresi olmalıdır? Diğer bir deyişle, fotoğrafımıza konu olacak objeyi çerçevenin neresine yerleştirmeliyiz? Bu soru fotoğrafçılardan önce resimle uğraşan sanatçıların kafasını kurcalamıştır. Sonunda iyi görüntünün ortaya çıkışında -kesin olmamakla birlikte- genel geçerlilik kazanmış bazı kurallar saptanmıştır. Fotoğraf karesi çerçevesine yatay ve dikey olarak üçe bölünmesi sonucu çizgilerin kesişme noktaları fotoğrafta ilgi merkezinin yerleştirilebileceği yerleri gösterir. Bu noktalara da altın noktalar denir. Altın noktalar dikkate alınarak çekilen fotoğrafta gözün fazla dolaşmadan fotoğrafın ilgi merkezini yakalaması gerekir. Ancak başta da belirttiğimiz gibi bazı fotoğraf konularında örneğin; dağ, heykel, gün doğumu ve batımı vb konularda ilgi merkezinin ortada olması daha iyi sonuç verecektir. 


                              Fotoğraf 2.4: Altın nokta kuramına uygun bir fotoğraf kompozisyonu



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder