30 Haziran 2012 Cumartesi

Görüntü Düzenleme


1. FOTOĞRAFTA KOMPOZİSYON
Fotoğraf ne denli yeni ve kendine özgü bir sanat olursa olsun, güzeli görme konusunda insan gözünün geçirmekte olduğu evrimden soyutlanamaz. Ne var ki bu yolda kazanılan deney sonuçlarının bir çarpım tablosu basitliğinde ve keskinliğinde aktarılması, hiç değilse bugün için olanak dışıdır.
Fotoğraf hep belli bir çerçeve içinde vardır. İnsan gözünün görme noktasında oluşan ortası net kenarları “flu” görüntü gözün sürekli hareketi ve olağanüstü izleme yeteneği sayesinde net biçimde algılanır.



1.1. Tanımı
Kompozisyon, görüntü alanındaki nesnelerin genel estetik kurallarına bağlı kalarak yerleştirilmesidir. Yani düzenlenmesidir.
Düzenleme rahat algılanabilir bir şema ile yapıldığında izleyicinin daha önce beyninde oluşmuş olan tanıdık bir şekilden dolayı o fotoğraf karesi ile daha çabuk diyalog kurulur.
Bunun yanı sıra açıklama gerektirecek karmaşık biçimlerden kaçınılmalıdır. Rastgele pozlandırılan bir fotoğrafta sonradan gizli şemalar keşfedilip bunun anlaşılmasını beklemek yanlıştır. Seçilen kompozisyon içindeki objeler görünür ya da görünmez. Bir iskelet etrafında biçimlenirse fotoğraf hemen kendisinden söz ettirecektir.
S, X, /, T, +, Z, N, L gibi çizgiler ile üçgen, dikdörtgen ve daire gibi şekiller kompozisyonda sık başvurulan şemalardandır. Şemaların yararı, fotoğrafı anlaşılır yapmasıdır. Mutlaka her fotoğrafa bir şema yapıştırmak gerekmeyebilir. Ama sistemli bir düzenlemede çoğunlukla bir şema vardır. Fotoğrafı etkili kılan tabii ki yalnızca şema değildir. Bunun yanı sıra uygun yer, uygun bakış açısı, doğru objektif seçimi de önemlidir.


1.2. Önemi
Durağan konularda şemanın oluşması seçilen bakış noktasına, hareketli konularda ise hem bakış noktasına hem de objelerin yer değiştirmesine bağlıdır. Işık koşullarının değişimine göre leke dağılımı da değişeceğinden, bakış uzaklığının yeniden seçimi gerekebilir. Konuyu hangi perspektiften görmek istediğimize bağlı olarak objektif seçimi önem kazanır.
Kompozisyonda diğer önemli bir konu ise ilgi merkezidir. Seçilen çerçevenin içinde ilk kez dikkati çeken noktadır. Bu da mesaj vermek istediğimiz konunun, fotoğrafın en can alıcı bölüme yerleştirilmesi demektir. Etkili bir görüntü elde edebilmek için kritik an bakış yönü, bakış yüksekliği, bakış uzaklığı belirginlik öğesi ve zamanlama önemlidir.
                                                                       Fotoğraf 1.2

1.3. Fotoğrafta kompozisyon kuralları
Fotoğrafta kompozisyon kuralları; belirginlik, bütünlük, denge, oranlar, yer çekimi, doğrultular ve yönler, yaşam öğesi, estetik doz başlıkları altında incelenecektir.


1.3.1. Belirginlik
Fotoğraf, ister bir iletişim aracı olarak, isterse kişinin kendini ifade aracı olarak algılansın, fotoğrafın da anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Yoksa özellikle ikincisinin, kendini ifade aracı olanın kaderi ancak bir kişi tarafından, yani üreticisi tarafından anlaşılmaktadır ki bu da bir kişilik ( kupon ) sanat ürünü demektir.
Fotoğrafçı, sürekli kendine sormalıdır. Bu neyin fotoğrafı ya da bu fotoğraf neyi anlatıyor. Tarafsız olmayanlar bu soruyu fotoğrafı başkalarına göstererek sorsunlar. Eğer sonuç olumsuz ise başka yol denemek gerekir.
Fotoğrafı belirgin kılmanın birçok yolu vardır. Belirginliğin dozu fotoğrafın amacıyla ilgilidir. Didaktik amaçlı, sağlık afişlerinde olduğu gibi birebir anlatım gerektiren konularda belirginlik en üst düzeyde olmalı, hiçbir yoruma ve yanlış anlaşılmaya meydan bırakılmamalıdır. Buna karşılık karmaşık durumların, duygu ve düşünceleri yansıtmada kullanılacak belirginlik dozu yoruma açık olabilir. Bu amaçla bazı simgeler ve çok net olmayan görsel öğeler kullanılarak fotoğrafa istenen atmosfer kazandırılır. Ancak simgelerin çoğunlun paylaştığı karşılıkları olmaz ise izleyici kendi kaderine terk edilirse bu fotoğraf, bir kişilik bir sanat ürünü olur.
Her fotoğrafın belli bir mesajı vardır. Bu mesaj izleyicilere belli bir esneme payı ile doğru aktarılmalıdır. Her fotoğraf, güçlü ya da güçsüz, az ya da çok belirgin ifadeler taşır.


1.3.2. Bütünlük
Bütünlük sözcüğü, bir yönüyle bir parça, bir detay değildir. Eksiksiz ve tam olmayı, diğer yönüyle de dağınık olmamayı, derli toplu bir bütün olmayı ifade eder.
Bütünlüğü, iki bölümde ele almak uygundur.
> İçeriksel bütünlük, fotoğraf her ne anlatıyor ise sadece onu ifade eden öğe ile onu destekleyen ikincil öğeler çerçeve içersinde yer almalıdır. Asla ana konu ile ayrı ağırlıkta ikinci bir öğe ve ikinci bir anlatım yer almamalıdır. Bu tür ikincil öğeler dikkati asıl anlatılan konudan saptırır ve mesaj ın bütünlüğünü yok eder.
> Biçimsel bütünlük, içeriksel açıdan hiçbir uyumsuzluk yokken, eşdeğer 2 ayrı öğenin çerçeve içinde yer almasıdır. Aynı kare içersinde balık avlayan iki eşit sandalcı örneğinde olduğu gibi, biri karenin birinci yarısında, diğeri ikinci yarısında olmak üzere iki eş değer konu ve arada boşluk bırakılarak oluşturulan kompozisyon, ortadan ikiye kesildiğinde iki ayrı fotoğraf ortaya çıkar.


1.3.3. Denge
Görsel bağlamda denge, temel duygunun görme duyusuna yansımış şeklidir. Yan yana duran iki şeftaliden birisini seçerken bize yardımcı olur. Yüzey düzenlemelerinde çoğunlukla bir dikdörtgen çerçeve vardır. Bu çerçeve içinde irili ufaklı öğeler yer alır. Gözümüz bunların bir noktaya göre dengeli dağılımını arar. Bu nokta çerçevenin merkezidir. Bu demektir ki iki eşit elmayı çerçevenin merkezine göre simetrik bir biçimde yerleştirirsek gözümüz rahat eder. Buna simetrik denge denir.
Eşit kollu pazarcı terazilerinde tartı yapmak buna örnektir. Kefenin her birine eşit ağırlıklar konulunca terazinin kolu yatayda durur. Ve dengeyi gösterir. Bu kez aynı terazinin bir gözüne yoğun bir cisim ötekine az yoğun bir cisim konulunca farklı büyüklükler gösterir. Bunu demir bir ağırlıkla elma tartarken görebileceğimiz gibi açık renk bir iri elmayı koyu renk bir elma ile tartarak da gösterebiliriz. Burada ton değerleri ile ifade edilen yoğunluk farkı renk öğesi ile de ifade edilebilir. Bu durumda koyu kırmızı küçük bir elma, sarı-yeşil iri bir elmayı dengeleyebilir. ( S: lekenin alanı, d: lekenin yoğunluğu, P: lekenin ağırlığı.)

                                                                    Fotoğraf 1.3


                                                                            Şekil 1.5




1.3.4. Oranlar
Bir altın formül arayışı için yola çıkıldığında, saptanan uygun orana “altın oran” ( Section d’ore ) denir. Bu oranın sözle ifadesi şöyledir. Bir doğru parçasını öyle bir yerinden ikiye bölünüz ki, küçük parçanın büyük parçaya oranı, büyük parçanın bütüne oranına eşit olsun.
       a                    b
----------- = -----------
      a/b             b/( a+b )


Bu oranlama, bütün yüzey düzenlemelerinde uygulanır. Bu düzenleme; mimarlıkta, resimde, grafikte ve fotoğrafta kullanılabilir. 


1.3.5. Yer Çekimi
Ağaç altında oturan Newton’un başına elmanın düşmesinden belki de 1 milyon yıl önce, yeryüzündeki ilk günlerde insanoğlu yer çekiminin farkındaydı. Eğer evrime inanıyorsak, canlılar bundan da milyonlarca yıl önce yer çekimini hücrelerinde hissetmiş olmalılar. İnsanoğlundaki yer çekimi duygusu kendini aşağı ve yukarı kavramlarının ayırt edilmesi şeklinde belli eder. İster ayakta duralım, ister yatıyor olalım, istersek ellerimizin üstünde amuda kalkmış olalım neresi aşağı neresi yukarıdır biliriz.
İnsanoğlu, eğik duran nesnelerin tehlike içerdiğini görmüştür. Eğik duran bir kaya, bazen de bir ağaç tehlike habercisi olabilir. Bir dağ yamacına tırmanırken ya da ağaç tepesinde eğri bir dal üzerinde yürürken vücudumuzun basılan yere dik durmadığını aşağı denen yere doğru doğal olarak yönlendiğini görmüştür.
Bir kişinin kendi etrafında bir süre döndükten sonra, ayakları üzerinde dik duramaması yer çekimi duygusunu kaybetmesinden çok yer çekiminin bir türevi olan denge duygusunu kaybetmesi yüzündendir. Çünkü bu durumda bile insan yukarı doğru değil yere doğru düşmektedir.
Her ne kadar resim ve fotoğraf iki boyutlu iz düşümler ise de, ışık ve perspektif yardımı ile üçüncü boyut izlenimini daima taşırlar. Hiçbir mekân izlenimi vermeyen gerçek iki boyutlu düzenlemeler geometrik soyutlamalar ve nakışlarda yer çekimi söz konusu değildir.
Bu yüzden belli bir dinamizm kazandırma uğruna aşağı yukarı doğru çekilen abartılı geniş açı fotoğraflarında bile makine bu yönde terazide değilse, insan gözü yer çekimine olan aykırılığı fark eder. “Vizör” ortasındaki düşey eksen çizgisi, o noktadaki yapı düşeyleri ile çakışmalıdır. Fotoğrafın ortasına rastlayan yapı yüzeyleri, fotoğrafın ortasındaki dikey eksen ile çakışmalıdır.
Bazı fotoğrafçılar, bu tür perspektiflerde yer çekimine boş vererek birtakım düşeyleri çerçeve diyagonaline oturtmaya çalışırlar.


1.3.6. Doğrultular ve Yönler
Gözün görme alanı, kesin sınırlarla belirlenmiş değildir. Tam net olarak gördüğü alan çok dardır. Göz küresi; sağa sola, yukarı aşağı devinerek bu çok dar net görme açısı ile karşısındaki tüm alanı tarar. Aynı anda net görür.
Gözün yapısı gereği, sahip olduğu bu izleme yeteneği yatayda, düşeye göre daha güçlüdür. Dikkatimizi zorlayarak karşımızdaki sabit bir noktaya baktığımızda sağdan soldan ya da üstten ve alttan yaklaşan cisimleri belli noktalarda net olmamakla birlikte fark ederiz. Gözün bu fark etme açısı yatayda daha geniş, düşeyde daha dardır. Bu yüzden insan gözünün beyne gönderdiği görüntüler kesin sınırlı olmamakla birlikte oldukça enine sinemaskop biçimindedirler. 
Gözümüz, yatay devamlılığı izlemede ve düşeyi doğru algılamadaki gücü bir bakıma diğer doğrultuların değerlendirileceği bir koordinat tablosu oluşturur.
Fotoğrafımızı estetik olarak daha çekici duruma getirmek için objelerin doğrultu ve yönlerine dikkat etmeliyiz. Fotoğrafın içine doğru bir hareket, estetik olarak çok daha etkileyicidir. Dışarı doğru hareketler ise genelde iyi bir etki vermezler. Bu yüzden profilden görüntülediğimiz insanların bakış ve gidiş yönlerinde daha fazla boşluk bırakmaya özen göstermemiz gerekir.
Ayrıca görüntümüzde yer verdiğimiz grafik çizgilerin doğrultusunda yerleştireceğimiz bir obje kendiliğinden bir ilgi merkezi hâline gelecektir. Çünkü bu çizgilerin yönlendirmesiyle izleyicinin gözü bu objeye doğru kayacaktır.


1.3.7. Yaşam Öğesi
Dünyanın tüm görüntülerinde konu doğanın kendisidir. Bu görüntülerin hepsi yaşamın hatta insanın izlerini taşır. Buna karşın bu görüntüler “ölü doğa”, “doğa”, “yaşam” gibi kategorilere ayrılır.
Örnek; Bir makine görüntüsü düşünelim. Makineyi en iyi tanıyacak bakış noktasından saptanan fotoğrafta ışığın gölgesi yerli yerinde renkleri, tonları dengeli ve yeterince ilgi merkezi bulunsun.
Makineyi çok iyi tanıtan bu fotoğraf ilgililerin beğenisini kazandığı hâlde sıradan izleyicileri etkilemeyecektir. Oysa bu makineyi çalıştıran kişinin ya da en azından düğmesine basan elin çerçeve içine alınması birden bu kuru görüntüye bir sıcaklık katacaktır. Değişikliği daha ileri götürelim. Bu makineyi çalıştığı iş yerinde eskimişliği aşınmışlığı ile görelim. Makineyi kullanan işçiyi terlemiş, yorgun hâli ile bütün dikkatini işe vermiş olarak çerçeveye sokalım. Çerçeve içinde birçok insanın ilgi duyacağı, paylaşacağı yaşam öğesi vardır.
Başka bir fotoğraf örneğinde ise, bir deniz fenerinin etrafında uçuşan martılar, akşamüstü çekilen evlerin fotoğraflarında pencereden taşan sarı ışıklar bu ölü görüntüdeki yaşam öğeleridir.
Konuların doğal olarak içerdikleri yaşam öğelerinin yansıtılmasında sabırlı bir gözlemci olmak gerekmektedir.
Ölü konuları canlandırabilmek için yapay olarak katılan yaşam öğelerinde bazı ciddi sorunlar ortaya çıkar. Özellikle reklam ve sanayi fotoğraflarında tanıtılması amaçlanan eşya ve makinelerin çekiminde bu yapay katkıların doğal izlenim vermeleri oldukça güçtür. Yaşam öğesinin dozu arttırılırsa, tanıtılacak eşyanın gölgeleneceğinden korkulmaktadır. Bu yüzden cam eşyaları tanıtan bir fotoğrafta vazo içine konmuş bir çiçek ile yetinilmektedir. Bir başka sorun da yaşam öğesi olarak doğallıktan uzak figürlerin kullanılmasıdır. 
                                                                       Fotoğraf 1.6


                                                                           Fotoğraf 1.7


Estetik doz deyimi ile bir anlatımın belirginlik ve kapalılık dozu kastedilmektedir. Belirginlik bir mesajın iyi anlaşılması için gereklidir. “Düzeyi ve dozu ne olmalıdır?” sorgulaması önemlidir. Hedef kitlenin en geç anlayanına göre mi belirlenmeli?” yaklaşımı olursa, anlatım bütün değerleri için tatsızlaşır. 
Didaktik amaçlı bir kitapta, bir ders kitabında bile yeterli açıklık yakalandıktan sonra sürdürülen gereksiz açıklamalar okuyanın ilgisini dağıtır. Dersler, en geç anlayana göre anlatılırsa sınıfın geri kalanı dersten kopar. Makul bir ortalamayı yakalamak gereklidir.
Estetik, pastanın üzerindeki krema, yapı cephesindeki nakış gibi bir şey değildir. Estetik yapısaldır. Işın kaba kurgusu ile “strüktürü” ile ilgilidir. Fotoğrafın yapısallığındaki kompozisyon öğelerinin her birinin dozu ve kıvamı ile ilgilidir.
Bunların tadında kullanılması, özellikle anlatıma uygun estetik dozu oluşturur. Sanatsal heyecan, belirginlikle kapalılığın dengelenmesine bağlıdır. Açıklık, mesajın ulaşması için gereklidir. Belli ölçüdeki kapalılık ise, ifadeyi gizemli kılan faktördür.
Estetik doz, tiyatroda oyun boyunca usta oyuncular ilgiyi uyandırmak için seyircinin nabzını adeta ellerinde tutarlar. Belli bir ifade seyircinin kavramasına yetecek kadar vurgulanır. Fotoğrafta belirginliğin didaktik bir biçimde aşırılaşması da aynı sıkıcı etkiyi yapar. Gerektiğinden çok kapalılık da izleyici yelpazesini daraltır. Bazen üretilen iş “bir kişilik sanat” ürününe dönüşür.


1.4. Kurallara Uygun Kompozisyon Örnekleri


1.4.1 Ünlü Fotoğrafçılardan Örnekler

                                               Fotoğraf 1.7: Ara Güler, Galata Köprüsü


                                                Fotoğraf 1.8: Ibrahim Zaman, Sapanca


1.5. Değişik Sanat Dallarından Örnekler



                                                             Fotoğraf 1.10: Brueghel


1.6. Tanınmış Ünlü Sanat Yapıtlarından Örnekler


                                            Fotoğraf 1.11: Rembrandt, Gece Devriyesi


                                                       Fotoğraf 1.12: Van Gogh, Cafe



2. KOMPOZİSYONDA BİÇİMSEL VE GÖRSEL ÖĞELER


2.1. Kompozisyonda Görsel Öğeler
Fotoğrafta; leke, doku, form ve renk çoğunlukla kombine olarak bulunur. Uygun dozda bir araya gelmeleri fotografik yapıyı zenginleştirir.


2.1.1. Leke

 Bir fotoğraf deyimi değildir. Her resimde belli leke değerleri bulunabilir. Çağımızda fotoğrafın icadından sonra soyuta yönelen resim sanatında “soyut egemen” lekelere bağlı resimsel yapılanmaların akımı olarak lekecilik ortaya çıkmıştır.
Fotoğrafta leke ile kastedilen, renk lekeleri ya da çevresiyle zıt değerlere sahip ton lekeleridir. Ton lekeleri fotoğraftaki kontrast değerlerine dayalıdır.


1.4.1. Doku
                                                                       Fotoğraf 2.2


Konunun yüzeyinin belirginleştirilerek, bu yüzeyin fiziksel özelliklerinin algılanabilir hâle getirilmesiyle fotografik doku öne çıkar. Genellikle yata ışık kullanımıyla konunun yüzeyindeki girinti ve çıkıntıların algılanması sağlanır. Her yüzeyin fotografik bir dokuya sahip olamayacağı bilinmelidir.
Bazen tek bir objenin dokusu ilgimizi çekerken ( örnek bir ağaç yaprağı ), bazen de çok sayıda objenin bir araya gelmesiyle oluşan topluluğun dokusu ( örnek bir koyun sürüsü ) fotografik olabilir. Dokunun ortaya çıkarılmasında bakış yüksekliğimiz ile birlikte, konuyu yalayan ( konuya yatay yönde gelen ) bir ışığın varlığı önemlidir.
Eğer ışığın yönü uygun değilse ve bu durumu değiştiremiyorsak bakış noktamızı değiştirerek ya da objeyi döndürerek dokunun belirginleşmesini sağlayabiliriz. Belirgin bir doku genellikle beraberinde ritmik bir yapılanmayı getirir. 


2.1.3 Form
                                                                      Fotoğraf 2.3


Fotoğraf, dört boyutlu uzayın iki boyutlu bir iz düşümüdür. Derinlik ve zaman boyutu yoktur. Fotoğrafta bir üçüncü boyut arayışı hep vardır. Bunu sağlayan faktörler, perspektif ve ışıktır.
Işığın cephe ışığı ya da tam ters ışık olarak kullanılması hacim belirlemesi için en olumsuz hâldir. Derinlik izlenimi yok olur. Şekiller ezik ve hacimsizdir.


2.1.4. Renk
Renkli fotoğrafçılığın vazgeçilmez öğesi olan renk, ışığın niteliklerine bağlı olarak değişim gösterir. Sert ( kontrast) ışık altında renkler daha canlı görünürken, yaygın ( “difüz” ) ışık altında renkler yumuşar ve solgunlaşır. Anlatım yöntemimize bağlı olarak her iki durumda da ilgi çekici fotoğraflar oluşturulabilir.
Renkler arasında uyum sağlayarak gülcü bir etki yaratmak mümkündür. Ancak karşıt renkler ile daha güçlü kompozisyonlar oluşturulur. Örnek. bütünüyle kırmızı gelinciklerden oluşan bir tarla etkileyicidir. Ancak yemyeşil bir tarlanın içinde tek bir kırmızı gelincik daha da etkileyici olabilir. 
Ayrıca, konuya iyice yaklaşarak yalnızca renk ve grafik değerlerini ortaya çıkaracak soyutlamalar yapılabilir. Doğadaki renkli mantarlar takı tezgâhındaki rengarenk incik boncuklar vb. konular renk öğelerini ortaya çıkarır.
                                                                   Fotoğraf 2.4


2.1.5. Belirginlik
                                               Fotoğraf 2.5                          Fotoğraf 2.6


Fotoğrafını çektiğimiz konunun izleyici tarafından algılanabilir olması önemlidir. Konu formu, rengi ve ışığı ile belirgin ise algılamada bir sorun yaşanmaz. Belirginliğin sağlanamadığı fotoğrafların anlaşılması ve değerlendirilmesi zordur. Konunun belirginliğini arttırabilmek için konuyu ilk gördüğümüz anda fotoğrafını çekmek yerine konunun çerçevesinde dolaşarak uygun bir çekim açısı aramak gerekir.
Farklı yükseklikler, farklı objektifler, farklı filtreler hatta farklı filmler denenerek en uygun koşullar sağlanmalıdır. Şüphesiz bir tek doğru yoktur. Belirginliği en yüksek olan en iyidir diye algılanmamalıdır. Ancak “ne anlatmaya çalıştığınız”, “bunu nasıl yaptığınız” önemlidir. Hareket netsizliği elde etmek amacıyla çekilen son derece “flu” fotoğraf bile rengi ya da biçimi sayesinde belirginleşebilir.
Estetik kaygılar çerçevesinde ve farklı yaklaşımlarla konunun belirginliğini sağlamak temel yaklaşım olmalıdır. Ayrıca, konu ile fon arasındaki ilişkiye dikkat edilerek fondaki herhangi bir nesnenin ( direk, ağaç, duvar, vb. ) ön plandaki konunun belirginliğini azaltmasına izin vermemek gerekir.
Her fotoğrafın belli bir mesajı vardır. Bu mesaj izleyicilere belli bir esneme payı ve doğru anlaşılabilirliği sağlamaktadır.


2.1.6. Sadelik
Fotoğrafa ulaşma yolu çıkarımsaldır. Atılacak ilk adım, önce konunun çevresinde dolaşıp uygun bir bakış noktası bulmaktır. Olayı ve ışığı gözleyip, uygun anı kollamak gerekir. Bu arada fotoğrafı daha etkili kılacak bir tür çevre temizliği yapılmalıdır. Düşlenen görüntüde yer almayan ama gerçekte var olan objeler, çerçevenin dışına atılarak, konu yeterince yalıtılır.
Sadeleştirme disiplini kazanmak için, insanın kendini başlangıçta belki de fotoğrafça olmayan bir alıştırmaya sokması gereklidir. Bir süre kişi, içinde sadece bir ana öğe olan temiz fonlu bir fotoğrafın peşinde olmalıdır. Bir aşama sonrasında bu sayı bir ana, bir de yardımcı öğe olarak ikiye çıkarılmalıdır. Daha sonra bir ana, iki yardımcı öğe ile devam edilmelidir. Bu alıştırma gelecekte çekilecek olan gerçek olan fotoğraftaki sadeleştirmeye yardımcı olacaktır.

                                                                       Fotoğraf 2.7


2.1.6. Şemalar
Kompozisyonda şema arayışı, elde edilen görüntünün düzeni içindir. Şemaya bağlı olarak bu düzen, bazen yollarda, akarsularda “S” biçiminde karşımıza çıkar. Bunları fotoğrafta kullanırız. Özellikle hareketli objelerin belli bir geometrik biçim almasını sağlarız. ( Örnek: Bir dala konmuş kuşlar dizisinin o dalın biçimini alması gibi...


2.1.7. Ritim
                                                                       Fotoğraf 2.8


Birbirini izleyen aynı nitelikte lekelerin oluşturduğu yapıya ritmik yapı denir. Uygun bir bakış açısı seçilerek ritmin gücü arttırılabilir. Birbirini izleyen elektrik direkleri, aynı anda aynı işi yapan insanların oluşturduğu diziler ya da bir ağaç yaprağının yüzeyindeki damarlar ritmik yapılardır.
Ritim duygusu, gözü bir uçtan diğerine sürüklediği için, fotoğraf çerçevesinin verimli bir şekilde kullanılmasını sağlar. Ritmin sürekliliğinin böyle bir avantajı varken, ritmin bozulmasının da ilginç etkileri olur. Yan yana dizilmiş ilkokul öğrencilerinin oluşturduğu ritmin aralarına öğretmenlerinin yerleşmesiyle kesintiye uğrayacağını düşünelim. Ritmin kesildiği ya da bozulduğu nokta, kendiliğinden gülcü bir ilgi merkezi oluşturur.
Dokunun olduğu fotoğrafta, ritim duygusuna rastlamak mümkündür. Ancak, ritmik her fotoğrafın mutlaka doku içermesi gerekmez. Elektrik direkleri buna iyi bir örnektir. 
Uyum ve uyumsuzluk, fotoğrafta sıkça başvurulan kompozisyon yaklaşımlarındandır. Fotoğrafta uyum, benzer özellikler taşıyan öğelerin bir arada kullanılmasıyla sağlanır. Uyum birkaç şekilde karşımıza çıkabilir.


                                                                         Fotoğraf 2.9


> Renk ve ton değerinde uyum: Görüntüde yer alan öğelerin benzer renklere sahip olması ile elde edilir. Ancak her zaman renklerde uyumu aramaya çalışmak, anlamlı olmaz. Uyumlu renkler kullanmak yerine kontrast ( karşıt ) renkler kullanmak daha etkilidir.
> Biçimde uyum: Fotoğrafta yer alan nesnelerin aynı biçimde olması uyum yaratır. Bir balıkçının tezgâhındaki balıklar ya da manavın tezgâhındaki domatesler biçimsel uyuma en iyi örnektir.
> Fonksiyonel ( içeriksel ) uyum: Objelerin birbiriyle ya da arka planlarıyla arasındaki ilişkide ortaya çıkan uyumdur. İkisi de gülümseyen iki çocuk, hepsi ağlayan bebekler ya da sabanı ile tarlayı süren bir çiftçi vb. konular fonksiyonel uyumu sergiler.
> Grafik değerlerinde uyum: Fotoğraftaki çizgilerin birbiriyle olan uyumudur. Bir arada bulunan onlarca gökdelen, uzayın giden bir yolun iki yanındaki elektrik telleri ya da çeşitli şekillerde iç içe girmiş daireler grafik olarak uyum sağlarlar.


2.1.10. Kontrast
Fransızca “contraste”, Türkçe “zıtlık, karşıtlık” anlamına gelir. Görsel bağlamda her türlü zıtlık kontrast olarak ifade edilir. Herhangi bir ifade, biçim ve içerikten oluştuğuna göre, bu zıtlıklar biçimi güçlendirmek ve belirginleştirmek için yapılır. O hâlde, fotoğrafta kontrast biçimsel ve içeriksel olarak ikiye ayrılır. 
> Biçimsel kontrast: Fotoğrafta noktalama etkisi, doku öğesiyle birlikte nokta kontrastı olarak kendini gösterir. Fotoğrafta çizgisel etkiler, doku dokulu yüzeyler gibi düz fonlar üzerinde çizgi kontrastı olarak belli eder. Kontrast öğesinin en vurucu biçimi leke kontrastında kendini gösterir. Leke özelliği taşısın taşımasın, bir objenin şekli buna zıt başka bir objenin yardımıyla şekil kontrastı yapılarak belirginleştirilir. Her türlü üç boyutluluk etkisinin derinliksiz
> Zeminler üstünde gösterdiği kabartı, hacim kontrastı ile ifade edilir. Gerek çizgi gerek leke gerekse hacimde boyut, zıtlıkları ve büyüklükleri vurgulamada önemli bir araçtır. Renk kontrastı ile yapılan beyaz üstünde siyah, mavi üstünde sarı kullanımı fotoğrafta vurucu bir etki yapar.


                                                                    Fotoğraf 2.10


> İçeriksel kontrast: Fotoğrafların pek çoğu şu ya da bu şekilde biçimsel kontrastı kullanırlar. Ama içeriksel kontrastın kullanılması için anlatımın özünde bu zıtlığın bulunması gerekir. Fotoğrafın anlattığı konuda hiçbir zıtlık yok ise, hatta tersine büyük bir oyum var ise ( ki fotoğrafların pek çoğu böyledir. ) bir içerik kontrastı aramak gereksizdir ( Kırda çift süren adamın arka planındaki tarla ağaçları hiçbir kontrast öğesi içermezken fonda nükleer santral görüntüsü bir içeriksel kontrasta verilebilecek örnektir.). 

                                                                         Şekil 2.11


Fotoğraf, ışıkla yazma ışıkla çizme sanatıdır. Bu sanat varoluşunu ışığa borçludur. Bir nesnenin görülebilmesi için kendisinin bir ışık kaynağı olması ya da üzerine düşen ışığı yansıtması gereklidir. Işığın dört temel özelliği, üç hâli ve iki türü olduğunu söylemeliyiz.
Özellikleri :
> Parlaklık: Işığın şiddetinin ( yoğunluğunun ) bir ölçüsüdür. Pozometre ile ölçülen bir büyüklüktür.
> Yönü: Işığın yönü, fotoğrafçının en kolay ve en etkili olarak kullanabileceği özelliğidir. Işığın yönü oluşan gölgenin pozisyonunu ve yoğunluğunu belirler. Cephe ışığı, yarı cephe ışığı, yanal ışık, ters ışık, tepe ışığı ve alttan gelen ışık olmak üzere yönleri çeşitlendirmemiz mümkündür.
> Renk: Fotoğrafçılıkta ışığın rengi çok önemli bir faktördür. İnsan gözünün töleransı nedeniyle beyaz olarak algıladığımız pek çok ışık kaynağı aslında beyaz renkte değildir. Film tarafından gerçek renklerde algılanırlar.
> Kontrast: Işık kaynağından çıkan ışınların konu üzerinde yarattığı en açık ve en koyu noktalar arasındaki yoğunluk farkıdır.






Halleri :
> Direkt ışık: Işığın kaynağından çıktıktan sonra hiçbir engelle karşılaşmadan konu üzerine geldiği hâldir.
> Yansıyan ( endirekt ) : Işığın kaynağından çıktıktan sonra doğal ya da yapay yollarla yansıyarak konu üzerine geldiği hâldir.
> Yaygın ( “difüz” ) ışık: Işığın belli bir süzgeçten geçirilerek konunun üzerine yansıtıldığı bir hâldir.
Türleri :
> Doğal ışık: Doğal ışık kaynaklarına örnek olarak güneş, ay ve yıldızları verebiliriz.
> Yapay ışık: Yapay ışık kaynaklarına ise flash ev ampulü, floresan ampulü, ateş ve mum olarak örnek verebiliriz.


2.1.12. Perspektif
                                                                     Fotoğraf 2.13


Bize yakın olan objelerin büyük, uzak olan objelerin ise giderek daha küçük görülmesi etkisidir. Bu etki uzaklığı algılamamızı sağlar.
Şekilde görüldüğü gibi, bize dönük yüzeylerdeki boyutlar kendi oranları ile iz düşüme girerken bizden uzaklaşan çizgilerin boyları iz düşüme girerken kısalır. Başka bir söyleyişle, bizden uzaklaşan çizgiler üzerinde dizili eşit boyuttaki objeler, iz düşüme gittikçe küçülerek girer. 

                                                                      Şekil 2.14


Perspektif, iki boyutlu her türlü görsel malzemede ( mimari çizimler, grafik resimler, vb. ) üçüncü boyutu anlatmanın en etkili yoludur. Fotoğrafta benzer şekilde uzaklığı ya da derinliği anlatabilmek için perspektiften yararlanılır.
Geniş açılı objektiflerin perspektifi, abartma etkisi yani yakındakileri daha yakın uzaktakileri ise daha uzakta gösterir. Bu etkiyi verimli kullanabilmek için geniş açılı objektif ile konuya iyice yaklaşılmalıdır. Böylece konunun boyu büyürken arka plandaki nesneler küçülecektir. 
Uzun odaklı teleobjektifler ise perspektif etkiyi ortadan kaldırma yeteneğine sahiptir. Tele objektifler ile uzaktan çekilen görüntülerde konu ile arka plan arasında hiçbir uzaklık yokmuş gibi algılanır. Bu etkiye perspektif yığılma denir ( örnek: Teleobjektifle çekilen bir gün batımı fotoğrafında ufuk çizgisi üzerinde yer alan yapılarla güneş arasında hiçbir uzaklık yok gibidir.


2.1.13. Keskinlik
Keskinlik, konunun her noktasının görüntüye birer keskin nokta olarak, her düz çizginin de görüntüye birer doğru olarak yansımış olması demektir. Bunu sağlamanın birinci adımı, kusurları giderilmiş bir merceğin kullanılması. İkincisi ise iyi bir netleme yapılmasıdır.
Bu arada “flu” bölgeler, en az net bölgeler kadar değerlidir. Dikkat edilmesi gereken iki noktadan ilki, keskin bölgenin fotoğraf alanı içindeki oranı ilgi merkezi olmayı hak edecek büyüklükte olmasıdır. İkincisi ise fotoğraftaki en vurgulu ışık değerlerinin bu net bölge üzerinde olmasıdır.


2.1.14. Doku
Belli bir çerçeve içersindeki yüzeyin parçalanmasında belli bazı oranların söz konusu olduğunu, bu bölme işleminde ortaya çıkan yüzeylerin istenen anlatım doğrultusunda zenginleştirilmesi de başvurulan yöntemlerden biridir. Bu yönteme “yüzeye doku kazandırma” ya da doku araştırması diyebiliriz.
Doku ifade eden çizgi, nokta ve tonların yüzeye kazandıracağı soyut zenginlik dışında, yüzeyin doğal yapısını yansıtmak ya da küçük çapta “rölyef’ kazandırmak gibi işlevleri vardır.
Örnek: Bir çerçeve içinde iyice abartılmış dokusuyla bir kumsal, bir duvar parçası ve bir sepet örgüsü soyuta doğru giden ilginç doku bileşimleri oluşturur.
Gelen ışığın, yönüne ve açısına bağlı olarak aynı yüzeyin doku görünümünde önemli değişiklikler oluşturur. Aynı yüzeydeki doku sabah ve öğle saatleri arasında değişik biçimler gösterir. Kapalı havada ise doku etkisi oldukça zayıflar. Doku araştırması, ışığın amacına göre kullanılmasıdır.


2.1.15. Hız ve Hareket İzlenimi
Hız ve hareket izlenimi, hareket eden objenin, hareketle aldığı sonsuz biçimden sadece birinin fotoğrafa net olarak yansıması demektir.
                                             Fotoğraf 2.16 Hareketli objenin keskin görüntüsü


> Objenin hızına, objektife olan uzaklığına ve objektifin odak uzaklığına bağlı olarak görüntünün net olarak saptanabilmesi için “obtüratör” hızının belli bir sınırın altına düşmemesi gerekir. Bu hızın altına düşer ise, makine tripota bağlı olsun, görüntü renksiz olur.
> Durağan konular çekiliyor ise, eğer makine tripota bağlı değil ise “obtüratör” hızı belli bir minimuma geçmelidir. Bu hız durağan objeler için 1/f olmalıdır.


Örnekler:
Heyecanlı bir konuşmayı görüntülerken, konuşmacının havaya kalkmış eli ya da sallanan parmağı “flu” çekilir ise, hareketi anlatmada daha etkili olabilir.
Bir bale çekiminde hızlı bir hareketin meydana getirdiği kısmı netsizlik, donmuş bir dansçı görüntüsünden daha etkileyicidir.
Bir akarsu ya da şelale fotoğrafı çekerken dökülen suları donduracak bir “obtüratör” hızıyla çekmek su taneciklerini buz hâline getirir.


2.2. Kompozisyonda Biçimsel ve Görsel Öğeleri Yerleştirirken Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar
> Kompozisyonda olabildiğince sade fon kullanınız.
> Parçalı ışıkların sebep olduğu delik deşik ve karışık fonlardan kaçınınız.
> Ana fonunuzu belirgin bir tonda seçiniz. Koyu ya da açık lekeler oluşturunuz.
> Lekelerin ait oldukları objeleri tanımlayarak, temiz ve berrak olmasını sağlayınız.
> Üst üste binen karmaşık şekillerden kaçınınız.
> Gökyüzü, beyaz bir duvar, açık renkte herhangi bir ton kullanıldığı zaman, aydınlatmanın tam ya da yarı ters ışık şeklinde olmasına dikkat ediniz.
> Tam ters ışık ile objelerin siyah siluetleri kullanılabileceği gibi yerden bize doğru uzanan gölgeleri ya da bir duvar üzerine düşen gölgeleri kullanınız.
> Leke değerlerini mutlaka bir objenin maddesel silueti ile değil, onun gölgesi ile ifade ediniz.
> Mavi rengin egemen olduğu fonları olduğundan daha koyu göstermek için siyah- beyaz fotoğrafta sarıdan kırmızıya kadar uzanan çeşitli kontrast filtreleri kullanınız. 


3. KOMPOZİSYONDA BİÇİMSEL VE GÖRSEL ÖĞELER


Fotoğrafların teknik ve içerik olarak değerlendirilip, nasıl çekildiklerine dair bir takım sonuçlara ulaşma işlemine “fotoğraf okuma” denir.
Bir fotoğrafı incelediğimiz zaman, nasıl bir objektifle, nasıl bir ışık altında ve hangi kompozisyon kurallarına uyarak çekildiğini keşfetmek fotoğrafçılar için önemlidir.


3.1. Konunun Formunu Anlaşılabilirliğini Vurgulayacak Olan Bakış Açısı
Fotoğrafı çekilecek konunun dış hatlarının yani formunun büyük bir önemi vardır. Bu formun rahat algılanabilir olması, onun anlaşılabilirliğini arttırır.
En iyi bakış açısını bulabilmek için, alan derinliğini verecek bir diyafram değerinin seçilmesi gereklidir. Hareket özelliğine göre enstantane belirlenmelidir. Konunun çerçeve içersine yerleştirilmesi bir başka önemli noktadır. Arka planın ve çerçeve kenarlarının kontrol edilmesi, iyi bir bakış açısı yakalamak için dikkat edilmesi gereken son noktadır. Geriye can alıcı anı bekleyerek çekim yapılmalıdır.


3.2. Konuya Uygun Fon Seçiminde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
> Bir binayı fotoğraflamak için mimarı özelliklerin görülebileceği bir açıdan çekim yapılmalıdır.
> Çeşitli yeryüzü parçalarını, formların en iyi görülebileceği noktadan görüntü alınmalıdır.
> Doğada çeşitli ağaç, çiçek, böcekleri görüntülerken yaprakların ve dalların konuya odaklanmış olan ağaç ve çiçeklerin dışında görüntüde başka parçaların alınmamasına önem verilmelidir.
> Çekimde bütün yalınlığı ortaya çıkaracak bir çekim açısı bulunmalıdır.
> Temiz bir fon önünde değişik uzaklıklarda çekim yapılmalıdır.
> Konunun gerisinde tüm mekân ve ayrıntılar soyutlanmalıdır.
> Arka plan, yardımcı öğe olarak kullanılmalıdır.
> Anlatımın olumsuz etkilenmesi, tahrip edilmesi önlenmelidir.
> Gereksiz ayrıntılar ayıklanmalıdır.
^ Fondaki leke dağılımı, fondaki lekeler arası kontrast derecesi, ortam ve atmosfer koşullarına bağlı olmalıdır.


3.3. Konuya Uygun Işık Seçiminde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
> Temiz bir fonun varlığından emin olunmalıdır.
> Doğal ışık, yeterli değil ise yapay ışıktan yararlanılmalıdır.
> Işığın, miktarı ve niteliğine dikkat edilmelidir.
> Sert öğle güneşi altında çekim yapmaktan kaçınılmalıdır. Eğer yapılırsa, olumsuz gölgeler oluşturularak ifade bozulabilir
> Açık havada iseniz, sabahın ilk saatleri ile akşamın son saatleri kullanılmalıdır. Çünkü gün ışığı bu zaman periyodunda daha yumuşaktır.
> Çekim sırasında bir yansıtıcı kullanılması, gölgelerin yumuşatılmasında etkilidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder